Doçentlik Başvurusunun Reddi Kararına İtiraz ve Dava Yolu 2024

doçentlik başvurusunun reddine itiraz

Doçentlik Başvurusunun Reddi Kararına İtiraz ve Dava Yolu 2024

Doçentlik Başvurusunun Reddi Kararına İtiraz ve Dava Yolu 2024 700 465 Edat Yücel Seyhan

Doçentlik başvurusu ve doçentlik başvurusunun reddi kararına itiraz konusunda ele aldığımız bu makalede, konunun tüm yönleri detaylıca ele alınmıştır. Bu konuda merak edilen tüm konular ve cevapları ile doçentlik başvurusuna reddi kararına itiraz üzerine açılan davalarda örnek Danıştay kararları da yazının ilerleyen bölümlerinde verilmiştir. Biz bu yazımızda doçentlik başvurusunun reddi kararına itiraz konusunu detaylıca ele alacağız.

Doçentlik Başvuruları Ne Zaman Yapılır?

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 24. maddesi gereğince, Doçentlik başvuruları, Üniversitelerarası Kurulca belirlenen takvime göre yılda en az iki kez yapılır. Üniversitelerarası Kurul tarafından başka bir tarih belirlenmedikçe doçentlik başvurusu, yılda iki kez olmak üzere Mart ve Ekim ayının yirminci günü başlayıp, en geç ilgili ayın son çalışma günü mesai saati bitimine kadar yapılır.(Doçentlik Yönetmeliği)

Doçentlik Başvuru Şartları 2024

Doçentlik başvuru şartları nelerdir? Doçentlik başvuru şartları; bir lisans diploması aldıktan sonra, doktora unvanını almış olmak, Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen merkezi bir yabancı dil sınavından en az elli beş puan almak ve yeterli sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak. Bu şartlar 2547 sayılı kanunun 24. maddesinde izah edilmiştir.

Doçentlik Sınav Jurisi Kaç Kişiden Oluşur

Üniversitelerarası Kurul, adayın başvurduğu bilim veya sanat dalından beş kişilik bir jüri ve bu jüri için iki yedek üye tespit eder. İlgili bilim veya sanat dalında yeterli öğretim üyesinin bulunmaması halinde, jüri üç üye ile teşkil edilebilir. (2547 sayılı Kanun madde 24). Adayın başvurduğu bilim / sanat alanında yeterli öğretim üyesinin bulunmaması halinde jüri, üç asıl ve bir yedek üyeden oluşturulur. Jürinin üç kişi olarak teşekkül ettirilememesi halinde en yakın bilim/sanat alanından tamamlanmak suretiyle üç asıl ve bir yedek üyeden jüri oluşturulur (Doçentlik Yönetmeliği madde 5).

Doçentlik Sınav Jürisi Nasıl Çalışır?

Doçentlik sınav jürisinde yer alan asıl ve yedek üyeler, adayın yayın ve çalışmalarını değerlendirerek hazırladıkları ayrıntılı ve gerekçeli kişisel raporlarını Üniversitelerarası Kurula gönderirler. Asıl üyelerin hukuken geçerli bir mazerete dayalı olarak raporunu verememesi halinde, yedek üyelerin raporları, sırasına göre değerlendirmeye esas alınır.

Doçentlik değerlendirme jürisi, hakkında bilimsel araştırma ve yayın etiği ihlali bulmadığı ve asgari başvuru şartlarını sağladığını tespit ettiği adayın akademik çalışmalarının niteliği ve bilim/sanat alanına katkısını esas almak suretiyle “başarılı” veya “başarısız” bulduğunu belirten ayrıntılı ve gerekçeli bir değerlendirme raporu hazırlar. Jüri üyesi raporunu süresi içinde Doçentlik Bilgi Sistemine yükler.

Doçentlik Ünvanı Nasıl Alınır?

Doçentlik ünvanı nasıl alınır? Doçentlik ünvanı; Üniversitelerarası Kurulca yeterli yayın ve çalışmaya sahip olduğuna karar verilen adaya doçentlik unvanı verilir. Beş üyeden oluşan jürilerde en az üç üyenin, üç üyeden oluşan jürilerde ise en az iki üyenin adayı başarılı bulması halinde aday başarılı sayılır.

Bilimsel/sanatsal yayın ve akademik çalışmalarının değerlendirilmesi sonucunda başarılı olan adaya, Üniversitelerarası Kurul Yönetim Kurulu kararı ile ilgili bilim/sanat alanında “Doçentlik Unvanı” verilir ve “Doçentlik Belgesi” düzenlenir.

Doçentliğe Atanmada Ek Koşullar Belirlenebilir mi?

Yükseköğretim kurumları, doçent kadrosuna atama için, doçentlik unvanına sahip olmanın yanında Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim veya sanat disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte, doçentliğe atanmada ek koşullar belirleyebilirler.

Yükseköğretim kurumlarının belirlediği ek koşullar arasında sözlü sınavın yer alması halinde bu sınav Üniversitelerarası Kurul tarafından oluşturulacak jürilerce yapılır.

Yükseköğretim Kurumları Tarafından İlan Edilen Doçentlik Kadrolarına Nasıl Atama Yapılır?

Doçentlik unvanına sahip olanlar yükseköğretim kurumları tarafından ilan edilen doçent kadrolarına başvurur. Doçent kadrosuna başvuran adayların durumlarını incelemek üzere rektör tarafından, varsa biri ilgili birim yöneticisi, en az biri de o üniversite dışından olmak üzere üç profesör tespit edilir. Bu profesörler her aday için ayrı ayrı olmak üzere birer rapor yazarlar ve kadroya atanacak birden fazla aday varsa tercihlerini bildirirler. Üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunun bu raporları göz önünde tutarak alacağı karar üzerine, rektör atamayı yapar.

Doçentlik Başvurusu İptal Edilebilir mi?

Doçentlik başvurusu iptal edilebilir mi? Doçentlik başvurusu; çğrenim belgesi, tez ve yabancı dil belgesinin eksik/hatalı olduğu tespit edilen adayın doçentlik başvurusu Üniversitelerarası Kurul Başkanlığınca iptal edilir. Doçentlik başvurusu iptal edilen aday takip eden dönemlerde yeniden doçentlik başvurusunda bulunabilir.

Doçentlik Komisyonu Kaç Kişidir ve Nasıl Oluşturulur?

Bu Yönetmelikle verilen görevleri yerine getirmek üzere, Üniversitelerarası Kurul bünyesinde Doçentlik Komisyonu kurulur. Komisyon, sosyal, fen-mühendislik, sağlık bilimleri ve güzel sanatlar alanlarından profesör unvanına sahip yirmi üç üyeden oluşur. Komisyon üyeleri, Üniversitelerarası Kurul Başkanının komisyon üye tamsayısının en az iki katı kadar önereceği aday arasından, Üniversitelerarası Kurul tarafından iki yıllığına seçilir. Görev süresi biten üye Üniversitelerarası Kurul Yönetim Kurulu kararı ile bir defa olmak üzere yeniden iki yıl süre ile görevlendirilebilir.

Herhangi bir sebeple üst üste üç toplantıya katılmayan veya bir yıl içinde en az beş kez toplantıya katılmayan üyenin, üyeliği kendiliğinden sona erer ve durum kendisine bildirilir. Herhangi bir nedenle boşalan üyelik için, Üniversitelerarası Kurul Yönetim Kurulu tarafından yeni üye seçilir. Seçilen üye, yerine seçildiği üyenin kalan görev süresini tamamlar. Komisyon ilk toplantısında kendi üyeleri arasından bir başkan ve başkan vekili seçer. Üniversitelerarası Kurul Yönetim Kurulu kararı ile gerektiğinde komisyon üyelerinden oluşacak alt komisyonlar kurulabilir.

Doçentlik Başvurusunun Reddi Kararına İtiraz

Doçentlik başvurusunun reddine itiraz nasıl yapılır? Doçentlik başvurusu reddilirse ne olur? Sorusunun cevabı için bu bölüm önemlidir. Doçentlik başvurusunun reddedilmesi halinde; 2577 sayılı Kanunun 2. Maddesine göre, İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davaları açılabilir.

Dolayısıyla doçentlik başvurusu kabul edilmeyen, doçentlik unvanı verilmeyen, doçent olarak atanmayan veya boş kadroya başkasının atanması işlemine karşı idare mahkemelerinde iptal davası açılabilir.

Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay nezdinde ve idare mahkemelerinde altmış gündür.

Doçentlik Başvuru ve Atamalarıyla İlgili Örnek Danıştay Kararları

1-Danıştay 8. Dairesinin 16.06.2022 tarih ve E:2021/6174, K:2022/4216 sayılı kararında;  

Üniversiteler tarafından ilan edilen bir kadro için (doçentlik) getirilen, özel ve ilan edilen kadroya özgü, spesifik koşulların; objektif ve denetlenebilir, kişileri tanımlar nitelikte olup olmadığı, ihtiyaç ve hizmet gerekleri gözetilmek suretiyle getirilip getirilmediği yönlerinden hukuka uygunluk denetimi yapılması gerektiğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“Bu itibarla, yardımcı doçent, doçent ve profesör kadrolarına yapılacak atamalar için 2547 sayılı Kanun‘da belirtilen koşulların dışında, üniversitelerin senatoları tarafından, anılan kadrolara yapılacak atamalar için belirlenen ve yasada yer almayan genel ve objektif nitelikteki ek kriterler için Yükseköğretim Kurulu’nun onayının alınması zorunludur. Ancak, üniversiteler tarafından ilan edilen bir kadro için, ihtiyaç ve hizmet gerekleri göz önünde bulundurularak getirilen özel ve ilan edilen kadroya özgü, spesifik koşulların ise, Yükseköğretim Kurulu’nun onayına tabi olmadığı kuşkusuzdur.

Bu durumda, üniversiteler tarafından ilan edilen bir kadro için getirilen, özel ve ilan edilen kadroya özgü, spesifik koşulların Yükseköğretim Kurulu’nun onayına tabi olmadığı anlaşıldığından; dava konusu edilen ek koşulun; objektif ve denetlenebilir, kişileri tanımlar nitelikte olup olmadığı, ihtiyaç ve hizmet gerekleri gözetilmek suretiyle getirilip getirilmediği yönlerinden hukuka uygunluk denetimi yapılması gerekmektedir.

Uyuşmazlıkta; doçentlik ilanında yer alan “Güneş havuzları, enerji ve ekserji alanında çalışmalar yapmış olmak” koşulunun ihtiyaç ve hizmet gerekleri doğrultusunda getirilebilecek özel ve ilan edilen kadroya özgü, spesifik bir koşul olduğu, dolayısıyla Yükseköğretim Kurulu’nun onayına tabi olmadığı anlaşılmakla birlikte; davalı idarece ilanda yer alan koşulun hizmet ve ihtiyaç gerekleri doğrultusunda getirilmiş olduğuna dair somut bilgi ve belge sunulamadığı görüldüğünden, dava konusu işlemde hukuka uygunluk, dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

2- Danıştay 8. Dairesinin 09.06.2022 tarih ve E:2022/26, K:2022/3966 sayılı kararında,

Vakıf yükseköğretim kurumunda yardımcı doçent kadrosunda görev yapan kişinin iş akdinin rektör kararı ile sonlandırılmasında yetki yönünden hukuka uygun olmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“Bir kamu görevlisi, kurul ya da organın idare adına karar verebilme ve işlem tesis edebilme gücü olarak tanımlanan yetki, idari işlemin kurucu unsuru olup, yargısal denetim yapılırken ilk önce işlemin yetki unsurunun hukuka uygun olup olmadığı incelenmektedir. Bir kişi, kurul ya da organın herhangi bir idari işlem bakımından yetkili kabul edilebilmesi için hukuka uygun şekilde görevlendirilmiş yani yetkilendirilmiş olması gereklidir. İdare hukukundaki kanunilik ilkesi gereğince, bir hukuk kuralı ile verilmeyen yetki kullanılarak tesis edilen işlem, hukuka aykırı olacaktır.

Yüksek yargı içtihatlarında; yetki kurallarının dar ve kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle, idarenin yetki kurallarına sıkı bir şekilde uymak zorunda olduğu, yetki kullanımının tercihe, keyfe ve takdire bağlı olmadığı, yetki kullanımındaki usulsüzlüklerin, fonksiyon gaspı, yetki gaspı veya yetki tecavüzü hallerini meydana getireceği, kural olarak yetkinin bizzat kullanılacağı, kanun tarafından oluşturulan yetki düzeninin, yine kanun tarafından izin verilmediği sürece, idare veya o yetkiyi kullanmak ile yükümlendirilmiş makamlarca değiştirilemeyeceği, yetki devrinin Kanunun açıkça izin verdiği durumlarda yapılabileceği, bir makamın yetkisinin başka bir kişiye devredilebilmesi için yetki devri konusunda da mevzuatla yetkili kılınması gerektiği, zira yasa koyucu tarafından belli bir yetkiyi kullanma gücü ile donatılmış bir makamın, yasa koyucunun iradesi hilafına, kanunda açık bir düzenleme bulunmaksızın, bu yetkisini başka bir makama devretmesinin, yetki devredilen makamı yetkili kılmadığı gibi, hem yetki devrine ilişkin işlemin hem de bu yöntemle yapılan yetki devrine dayanılarak tesis edilen işlemlerin hukuka aykırı hale geleceği, yetkisiz kişi, kurul ya da organın yaptığı işlemin, sonradan yetkili makam tarafından kabul edilmesi veya icazet verilmesi yoluyla o işlemin hukuka uygun hale dönüştürülemeyeceği, istikrarlı şekilde vurgulanmaktadır.

2547 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi gereği, vakıf yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerinin yapılması, atamaları ve görevden alınmalarının onaylanması mütevelli heyetince yapılacak olup; mütevelli heyet, vakıf yükseköğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilecektir.

Yükseköğretim mevzuatında; mütevelli heyetin yetkilerini mütevelli heyet başkanına devredebileceğine ilişkin açık bir düzenleme yer almamaktadır. Bununla birlikte, mütevelli heyetin, yetkilerini mütevelli heyet başkanına devri, heyetin fiilen işlememesi sonucunu doğuracağından, bu yönde bir yetki devrinin kabulüne imkan bulunmamaktadır.

Bakılan davada; … Üniversitesi’nde yabancı diller bölüm başkan yardımcısı ve öğretim üyesi olarak görev yapan davacının … gün … sayılı …Noterliğince mütevelli heyet başkanı ve rektör tarafından keşide edilen ihtarname ile iş akdi feshedilmiş olup, davacının iş sözleşmesinin feshine ilişkin dava konusu işlem mütevelli heyet onayı ile tesis edilmediği gibi mütevelli heyetçe kullanılabilecek bu yetkinin rektöre devredildiğine ilişkin mütevelli heyet kararı da dosyada bulunmamaktadır.

Her ne kadar; İdare Mahkemesi gerekçesinde, dava konusu işlemin mütevelli heyetin yetkilendirdiği bir komisyon tarafından tesis edilmesinin mümkün olduğu kabul edilmişse de, 2547 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi uyarınca, davacının iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemin, mütevelli heyet onayı ile veya mütevelli heyetin yetkisini devrettiği vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticisi tarafından tesis edilmesi gerektiğinden, dava konusu işlemin yetki unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

3- Danıştay 8. Dairesinin 08.06.2022 tarih ve E:2018/749, K:2022/3930 sayılı kararında;

Doçentlik için yapılan başvuruda en az 3 makalenin özgün mahiyette ve lisansüstü tezlerinden üretilmemiş olması şeklindeki kuralın mevzuata aykırı olmadığı ve bu durumun tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“2016/Nisan başvuru döneminde uygulanan Fen Bilimleri ve Matematik Temel Alanı doçentlik başvuru şartlarında yer alan “lisansüstü tezlerden üretilmemiş olmak” ibaresinin incelenmesi;

2016/Nisan ve önceki dönemler için uygulanan Fen Bilimleri ve Matematik Temel Alanı doçentlik başvuru şartlarında yer alan 21 no’lu koşulda “Başvurulan doçentlik bilim alanı ile ilgili ve adayın yaptığı lisansüstü tez(ler)den üretilmemiş, SCI-Expanded kapsamındaki dergilerde, tek yazarlı veya öğrencisi ile birlikte yazılmış veya birden fazla araştırmacı tarafından yazılmış ise katkısının ağırlıklı olarak kendisinde olduğu beyan etmek koşuluyla bir özgün makale (editöre mektup, özet, derleme ve kitap kritiği hariç) yayımlamış olmak.”, 22 no’lu koşulda ise “Başvurulan doçentlik bilim alanı ile ilgili ve adayın yaptığı lisansüstü tez(ler)den üretilmemiş, SCI-Expanded kapsamındaki dergilerde, en az biri tek yazarlı veya öğrencisi ile birlikte yazılmış, veya birden fazla araştırmacı tarafından yazılmış ise katkısının ağırlıklı olarak kendisinde olduğu beyan etmek koşuluyla en az üç özgün makale (editöre mektup, özet, derleme ve kitap kritiği hariç) yayımlamış olmak.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Fen Bilimleri ve Matematik Temel Alanı doçentlik başvuru şartlarında yer alan “lisansüstü tezlerden üretilmemiş olmak” ibaresinde hukuka, hizmet gereklerine, üst hukuk normlarına aykırılık ve iptali gerektirecek bir husus bulunmadığından davanın bu kısmı yönünden reddi gerekmektedir.

2016/Nisan döneminde doçentlik başvurusu yapan davacının Fen Bilimleri ve Matematik Alanı için öngörülen 22 no’lu koşulda aranılan başvuru şartlarını taşımadığı tespit edildiğinden Doçentlik Sınavı Yönetmeliği’nin 4/3 maddesi gereğince başvurusunun iptal edilmesine ilişkin 13/11/2017 tarih ve 13620 sayılı Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı işleminin incelenmesi;

Davacının A2, A3, A4 ve A5 no’lu makalelerinin lisansüstü tez çalışmasından üretilip üretilmediğinin ortaya konulması hususu teknik bilgi gerektirdiğinden Dairemizin 13/06/2018 tarihli ara kararı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.

Bilirkişi olarak belirlenen Ankara Üniversitesi … Fakültesi … Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. … ve Prof. Dr. … ile … Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Fizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. …’dan oluşan bilirkişi heyetince yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; “..ilgili doçentlik başvurusunda yer verilen özgün A4 ve A5 makalelerin jüri üyesince belirtildiği ve aday tarafından da kabul edildiği gibi lisansüstü tezden üretildiği, lisansüstü tezlerden üretilmediği belirtilen A1 makalesinin (inceleme dışı) yanı sıra yine tezden üretilmemiş olduğu belirtilerek başvuru dosyasında yer verilen A2 ve A3 makalelerinin de tezden üretilmemiş olduğu, dolayısıyla ilgili doçentlik başvurusunda yer alan 22 no’lu başvuru koşulunda istenilen “lisansüstü tezlerden üretilmemiş üç özgün makale sunulması” koşulunun A1, A2 ve A3 makaleleri ile sağlandığı kanaatine varıldığı, tez çalışmalarından üretilen A4 ve A5 no’lu makalelerinin 22 no’lu başvuru koşulunda yer almasını Dr. …’ın 27/11/2017 tarihinde Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı’na kararın yeniden değerlendirilmesi için yaptığı başvuruda belirtildiği üzere, başvuruda yapılan bir usul hatası olarak değerlendirilmesi gerektiği” yönünde görüş verildiği anlaşılmaktadır.

Davacının asgari koşulları taşıdığına ilişkin beyanname formuna baktığımızda; davacının A1, A2 ve A3 nol’lu makalelerini SCI Expanded kapsamındaki dergilerde tek yazarlı veya öğrencisi ile birlikte yazılmış veya birden fazla araştırmacı tarafından yazılmış ise katkısının ağırlıklı olarak kendisinde olduğunu beyan etmesi koşuluyla özgün makale kapsamında; A4, A5 no’lu makalelerini ise SCI Expanded kapsamındaki dergilerde yayınlanmış en az 2 tane olması gereken makale kapsamında beyan ettiği görülmektedir.

Bu durumda, yukarıda aktarılan hükme esas alınabilecek nitelikteki bilirkişi raporunda, davacının Fen Bilimleri ve Matematik Alanı için öngörülen 22 no’lu koşulda aranılan lisansüstü tezlerden üretilmemiş üç özgün makale sunulması koşulunu A1, A2 ve A3 no’lu makaleleri ile sağladığı hususu dikkate alındığında Doçentlik Sınavı Yönetmeliği’nin 4/3 maddesi gereğince davacının başvurusunun iptal edilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı işleminde hukuka uygunluk bulunmadığından işlemin iptali gerekmektedir.”

4- Danıştay 8. Dairesinin 07.06.2022 tarih ve E:2021/5120, K:2022/3859 sayılı kararında;

Doçentlik kadrosuna atanmak için istenen “deneyimli olmak” koşulunun uzman olmak olarak anlaşılmaması gerektiği ve yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda iki adayın da deneyimli olduğu, yayın puanı daha fazla olan adayın atanmasının mevzuata aykırı olmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“Dosyanın incelenmesinden, davalı idare tarafından 17.12.2013 gün ve 28854 sayılı Resmi Gazete’de Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalında ”yabancı dilde ders verme sınavını başarmış olmak” ve ”Allerji-İmmünoloji konusunda deneyimli olmak” şartlarını haiz bir adet doçentlik kadrosunun ilan edildiği, anılan kadroya …. ve davacının başvuruda bulunduğu, kadroya uygun olan adayın belirlenmesi amacıyla 3 kişilik bir jürinin oluşturulduğu, jüri tarafından yapılan değerlendirme neticesinde adı geçen kadroya …in uygun görüldüğü, görüş üzerine Rektör tarafından …’in ilan edilen kadroya atanması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Hangi adayın deneyim olarak daha yetkin olduğunu belirlemek amacıyla adayların özgeçmişleri, bilimsel çalışma ve yayınlarını kapsayan dosyaları üzerinde Mahkemece yaptırılan bilirkişi raporunda, “sözü geçen kadro ilanında allerji immünoloji alanında deneyimli olma koşulunun istendiği, Doç. Dr. …’ın Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD Erişkin Allerji Ünitesi’nde allerji yan dal uzmanlık eğitimini tamamladığı ve Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Temel İmmünoloji doktora programına özel öğrenci olarak katıldığı, …’ın allerji alanında zorunlu hizmetini tamamladığı ve 2011’den sonra Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi’nde allerji uzmanı olarak çalıştığı, Doç. Dr. …’in kadroya atanma başvurusunda allerji yan dal eğitimi ve allerji deneyimiyle ilgili bir belge bulunmadığı, daha sonraya ait mahkeme dosyasında allcrji yan dal eğitimi yaptığı ancak zorunlu hizmete gitmemek için uzmanlık sınavına girmediği bilgisine ulaşıldığı, bu bilgiye rağmen bir alandaki deneyim ve yeterliliğin en önemli göstergesinin o alana ait uzmanlık belgesi ve o alanda üretilmiş bilimsel etkinlikler olduğu, …’in başvuru dosyasında uzmanlık belgesinin bulunmadığı ve allerji alanında uluslararası makalesinin bulunmadığı, …’ın allerji immünoloji yan dal uzmanlık belgesi ve allerji alanında yayınlanmış 5 uluslararası makalesinin olduğu, sözü geçen kadroya atanmak için asgari koşulları sağlayan her iki adaydan, Doç. Dr. …’ın deneyim ve yeterliliğini kanıtlayan allerji uzmanlık belgesinin ve ilgili alanda uluslararası yayınlarının olması nedeniyle bu kadro için tercih edilmesinin uygun olduğu” belirtilmiştir.

Üniversite ilanında ”Allerji-İmmünoloji konusunda uzman olmak” özel şartı değil, “‘Allerji-İmmünoloji konusunda deneyimli olmak” özel şartı yer almakta olup; “deneyimli olmak” ifadesi “uzman olmak” ifadesinden farklı bir anlam ifade etmektedir. Bu kapsamda; doçent kadrosuna atanmak istemiyle başvuruda bulunan kişilerin aranan bu özel şart alanında tecrübe edinerek belirli bir mesleki ve akademik geçmişe sahip olmaları başvuruda bulunabilmeleri ve idarece değerlendirmeye alınabilmeleri için yeterli olup; bu kişilerin ayrıca bu alanda uzmanlık belgesine sahip olmaları da gerekmemektedir. Dosya içerisinde yer alan belgelerin incelenmesinden, 27/02/2006 – 27/02/2009 tarihleri arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi Göğüs Hastalıkları ABD Alerjik Hastalıklar Bilim Dalı’nda yan dal eğitimi aldığı, aynı Üniversite 20/12/2012 tarihinde Allerjik Hastalıklar Bilim Dalı Başkanlığı’na atandığı, allerji ve immünoloji alanında kongrelere katıldığı görülmektedir.

Bununla birlikte, bilirkişi raporunda davacının yayın puanının 208,7; …’in yayın puanının 348,6 olduğu belirtilmiştir.

Bu durumda, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’nda ”yabancı dilde ders verme sınavını başarmış olmak” ve ”Allerji-İmmünoloji konusunda deneyimli olmak” ek koşulu ile ilan edilen bir adet doçentlik kadrosuna başvuran iki adaydan …’in ek koşulu ve asgari şartı sağladığı, bununla birlikte yayın puanının da davacıdan daha fazla olduğu gerekçesiyle atanmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”

5- Danıştay 8. Dairesinin 25.05.2022 tarih ve E:2020/3371, K:2022/3453 sayılı kararında;

Doçentlik kadrosuna yapılan atama isteminin reddine ilişkin olarak açılan davada, bilimsel yayınlara yapılan atıf konusu önemli olmakla birlikte proje yönetimi, tez yönetimi ve eğitim öğretim faaliyetlerinden daha önemli sayılamayacağına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“… Üniversitesi Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atama İlkelerinde doğrudan atıfta bulunulmamakla birlikte Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı tarafından ilan edilen Fen Bilimleri ve Matematik Temel Alanı Doçentlik Başvuru Şartlarında atıflardan alınan puanın en fazla 20 puan olacağı hususunun belirtildiği, her ne kadar Mahkeme tarafından talep edilen ek bilirkişi raporunda davacının puanının müdahilden yüksek olduğu belirtilmişse de davacının puanının yüzde %75’ini atıfların oluşturduğu görülmektedir.

Atıflardan alınacak en yüksek puanın 20 olduğu dikkate alındığında davacının puanının 220,12 müdahilin puanının 241,89 olarak tespit edileceği; yine Bilirkişi Raporunda davacının yüksek lisans ve doktora tez danışmanlığı, projelerde araştırmacı ve yürütücülük görevi, kadrosuna başvurduğu alanda ders verme gibi faaliyetlerinin bulunmadığı ancak müdahilin bilimsel makaleler üretme faaliyetleri ile birlikte eğitim ve öğretim faaliyetlerinin önemli bir parçası olarak kabul edilen yüksek lisans tez danışmanlığı yaparak lisansüstü öğrenci yetiştirme, TÜBİTAK ve BAP projelerinde yürütücü ve araştırmacı olarak görev yapma, kadrosuna başvurduğu Analitik Kimya alanında ders verme gibi faaliyetlerde bulunduğu hususlarının belirtildiği, atıf konusu önemli olmakla birlikte proje yönetimi, tez yönetimi ve eğitim öğretim faaliyetlerinden daha önemli sayılamayacağına ilişkin bilirkişilerin tespiti isabetli bulunduğundan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”

6- Danıştay 8. Dairesinin 20.04.2022 tarih ve E:2018/5292, K:2022/2874 sayılı kararında;

2011 yılında doçentlik başvurusu yapmasından itibaren Ana Bilim Dalı Başkanı ve aynı bölümde görev yapan diğer iki öğretim görevlisi tarafından kendisine sürekli olarak psikolojik taciz (mobbing) uygulandığı iddiasıyla açılan davada, manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ve soruşturma dosyasındaki tanık ifadelerinden, davacıya davalı üniversitede görev yapan üç hocanın, bulundukları statüleri kullanarak psikolojik taciz (mobbing) uyguladıklarının anlaşıldığı, uygulanan psikolojik tacize yönelik işlem veya eylem yapılması talebiyle davacı tarafından beş ayrı tarihte dilekçe verilmesine rağmen davalı idarece durumun düzeltilmesi amacıyla herhangi bir işlemin yapılmadığının görülmüş olması karşısında, davacıya yapılanların kamu hizmetiyle ayrılamaz nitelikte olduğu ve hizmet kusuru oluşturduğu anlaşıldığından, bu süre içerisinde duyduğu elem ve ızdırabın karşılığı olarak takdiren 30.000,00 TL manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.”

7- Danıştay 8. Dairesinin 20.04.2022 tarih ve E:2018/6101, K:2022/2876 sayılı kararında;

Davalı idarece yardımcı doçentliğe yeniden atanma başvurularının değerlendirilmesinde bir takım objektif ve değerlendirilme kriterleri getirilmesinin mevzuata aykırı olmadığı, gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle davacının belirtilen koşulları taşıyıp taşımadığına bakılması gerektiğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“Yukarıda alıntısı yapılan 2547 sayılı Kanun gereği, üniversiteler, yardımcı doçentlik kadrosuna atama için 2547 sayılı Kanunda aranan asgari koşulların yanında, Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte ek koşullar belirleyebilirler. Yükseköğretim kurumlarınca bilimsel kaliteyi artırmak amacıyla belirlenen ek koşullar, yardımcı doçentliğe yeniden atanma başvurularında da aranabilecektir. Dolayısıyla bilimsel kaliteyi artttırmak ve öğretim üyelerinin bilim dünyasına yeni ve güncel konularda eserler ortaya koymasını teşvik edecek şekilde getirilen objektif ve denetlenebilir ek kriterlerin başvuru yapan kişi tarafından sağlanıp sağlanmadığı değerlendirilecektir. Diğer yandan, belirlenen ek kriterlerin sağlanıp sağlanmadığı yönünde yapılacak değerlendirme ile birlikte kadroya yeniden atanacak öğretim üyesinin önceki atama dönemindeki mesleki başarısı, disipline aykırı herhangi bir eyleminin bulunup bulunmadığı ve görev yaptığı birime sunduğu katkılarda göz önüne alınarak yeniden atanıp atanmamasına karar verileceğinin tartışmasız kabulü gerekmektedir.

Bu kapsamda; davalı idarece yardımcı doçentliğe yeniden atanma başvurularının değerlendirilmesinde bir takım objektif ve değerlendirilme kriterleri getirildiği ve getirilen kriterlerin de öğretim elemanlarınca yapılan akademik faaliyetlerin puanlandırılması ile oluşan asgari bir taban puan koyulduğu görüldüğünden, yardımcı doçentliğe yeniden atanma başvurusunun, akademik çalışmalarının belirlenen ek kriterler açısından değerlendirilmesi amacıyla üç kişilik jüri heyeti oluşturulması ve oluşturulan jüri heyetince bu açıdan değerlendirme yapılmasında şekli anlamda herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu durumda; davacının yardımcı doçentliğe yeniden atanma istemiyle yaptığı başvurusunun, başvuru yaptığı tarihte yürürlükte bulunan Düzce Üniversitesi Akademik Yükseltilme ve Atama Kriterleri’ni sağlayıp sağlamadığı yönünden gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle, dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerekirken, salt 2547 sayılı Kanunun 23. maddesinde belirtilen ve yükseköğretim kurumlarınca getirilen ek koşulların sadece yardımcı doçentliğe ilk atamalar bakımından uygulanabileceği, görev süresinin uzatılması istemli başvurularda uygulanamayacağına dair verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamakta olup, işin esasına geçilerek belirtilen açıklamalar doğrultusunda yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.”

8- Danıştay 8. Dairesinin 06.04.2022 tarih ve E:2018/2992, K:2022/2434 sayılı kararında;

Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı’nda yardımcı doçent kadrosunda görev yapan davacı tarafından, görev süresinin uzatılmayarak ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, hakemli dergilerde en az iki bilimsel makalesinin yayımlanmış olması gerektiği koşulunu sağlamadığı gerekçesiyle yeniden atanmamasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“Yükseköğretim Kanun’un 23. maddesi ile yardımcı doçentliğe atanma şartlarının belirlendiği, belirlenen bu şartların yanında üniversitelerce ek koşulların getirilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm çerçevesinde çıkarılan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyeliği Kadrolarına Atanma ve Yükseltilme İlkeleri ile birtakım ek koşulların getirildiği, ek koşullardan birinin de her atanma döneminde hakemli dergilerde en az iki makalenin yayınlatmış olmasının yeniden atanma için zorunlu olduğuna karar verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; son olarak davalı üniversiteye 20/05/2013 tarihinde yardımcı doçent olarak üç yıllığına atanan davacıya, görev süresinin 20/05/2016 tarihinde sona erecek olması nedeniyle 03/03/2016 tarihli Dekanlık yazısı ile yeniden atamasının yapılabilmesi için bilimsel çalışmalarını ve diğer akademik etkinliklerini içeren dosyayı Dekanlığa teslim etmesi gerektiği hususunun bildirilmesine rağmen, davacı tarafından 20/05/2016 tarihine kadar bilimsel dosyasını davalı idareye sunmadığı, 20/06/2016 tarihli dilekçe ile Ankara Üniversitesi Öğretim Üyeliği Kadrolarına Atanma ve Yükseltilme İlkelerinde belirtilen “Her atanma döneminde hakemli dergilerde en az iki makale yayımlanmış olmak” koşulu doğrultusunda iki hakemli dergiye iki makalesini gönderdiğini, söz konusu dergilerin basımını beklediğini ve haziran ayının son haftasında dergilerin basılmış ve makalelerinin yayımlanmış olacağının öngörüldüğünü davalı idareye bildirdiği görülmektedir.

Yukarıda alıntısı yapılan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyeliği Kadrolarına Atanma ve Yükseltilme İlkelerinde yardımcı doçentliğe yeniden atanmak için her atanma döneminde hakemli dergilerde en az iki makale yayınlanmasının şart koşulduğu ve atanma döneminde bu şartı yerine getiremeyenlerin tekrardan yardımcı doçentliğe atanamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bölge idare mahkemesince; davacının dilekçesinde belirttiği makalelerinin Yaklaşım Dergisi ve Ankara Barosu Dergisi’ne hangi tarihte gönderildiğinin ve yayın kabulünün hangi tarih olduğuna dair yapılan ara karara cevap veren davacının gönderdiği belgelerden, Yaklaşım Dergisine gönderdiği makalesinin yayınevine 14/06/2016 tarihinde ulaştığı ve 20/06/2016 tarihinde yayınlanmasına karar verildiği, 27/06/2016 tarihinde de yayınlandığının belirtildiği, Ankara Barosu Dergisine de makalesini 25/05/2016 tarihinde yayınlanması için gönderdiği ve bu makalenin de 06/06/2016 tarihinde kabul edildiği görülmektedir.

Bu durumda; davacının, son atanma dönemi olan 20/05/2013-20/05/2016 tarihleri arasında hakemli dergilerde en az iki bilimsel makalesinin yayımlanmış olması gerekliliğine karşın, bu tarihler arasında hakemli dergilerde yayımlanmış makalesinin bulunmadığı, makalelerini 14/06/2016 ve 25/05/2016 tarihlerinde yayınlanması için gönderdiği, dolayısıyla atanma dönemi bittikten sonra makalelerinin yayınlandığı, makalelerini dergilere gönderme tarihinin dahi görev süresinin tamamlaması sonrası olduğu anlaşıldığından, yardımcı doçentliğe yeniden atanma ilkelerinde yer alan şartı taşımayan davacının, görev süresinin uzatılmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”

9- Danıştay 8. Dairesinin 31.03.2022 tarih ve E:2018/961, K:2022/2303 sayılı kararında;

Basında ‘Bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayınlanan bildiriye imza atan davacının, görev süresinin uzatılmamasına ve kadrosunun boşaltılarak ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, işlemin iptaline karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“Dava dosyasının incelenmesinden; davacının görev süresinin uzatılmamasına ilişkin işlemin sebebi olarak; imzacısı olduğu basında “Bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayınlanan bildirinin Devleti katliam yapmakla itham eden ve Devletin varlığı ve bağımsızlığı aleyhine ifadelere yer veren bir bildiri olduğu gerekçesiyle hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (a) ve (b) fıkrası uyarınca “Devlet memurluğundan çıkarma” cezasıyla cezalandırılmasının teklif edilmesi ve hakkında yürütülen ceza soruşturması gösterilmiştir. Davacı hakkında, basında “Bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayınlanan bildiriye imza atması sebebiyle idari soruşturma yürütülmüş, davalı idarece görev süresinin uzatılmamasına da idari soruşturmanın gerekçe olduğu belirtilmiştir. Öte taraftan davacının sözleşmesinin yenilenmemesi tarihinde terör örgütü propagandası yapmak suçlamasıyla hakkında ceza soruşturması bulunduğu anlaşılmaktadır.

Dava konusu işleme gerekçe olarak gösterilen bildiriye imza atan ve Anayasa Mahkemesi’nin 26/07/2019 tarih, 2018/17635 Başvuru Nolu “Zübeyde Füsun ÜSTEL ve Diğerleri” konulu kararında; başvurucuların imzalamış oldukları ve basında “bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayınlanan bildirinin, nesnel anlamı gözetildiğinde bir bütün olarak PKK terörünün övülmesi, terörizme destek gösterisi, şiddet kullanımına, silahlı direnişe ya da başkaldırıya doğrudan veya dolaylı teşvik olarak nitelendirilmesinin mümkün görünmediği, somut olayın koşullarında başvuruya konu bildirinin internette yayımlanmasının devlet ve toplum hayatında olumsuz sonuçlar doğurduğu, devletin terörle mücadele faaliyetleri üzerinde kayda değer bir etkisi olduğunu göstermediği, hazırlanmasında veya imzalanmasında güdülen diğer amaçlar ne olursa olsun ve hangi dil ve üslup kullanılırsa kullanılsın nihai olarak bildiride o tarihlerde sürmekte olan çatışmaların sona erdirilmesi talebinin baskın olduğu, bildirinin imzalanmasına neden olan operasyonları yürüten kamu gücüne karşı ağır eleştirilerde bulunulabileceğinin öngörülmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül edilmesi gerektiği belirtilerek başvurucuların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığından Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade “özgürlüğünün” ihlal edildiğine karar verilerek başvurucuların başvurusu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, ilgili kararda özetle dava konusu işleme gerekçe olarak gösterilen bildirinin hazırlanmasının ve yayınlanmasının Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan “ifade özgürlüğü” kapsamında bulunduğuna oyçokluğuyla karar vermiştir.

Davacı hakkında … . Ağır Ceza Mahkemesi’nin E:… sayılı ceza davasında; davacı hakkında terör örgütü propagandası suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılarak … tarih ve K:… sayılı kararıyla CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararı verildiği ve kararın istinaf edilmeden kesinleştiği görülmektedir.

Hukuk devleti ilkesi gereğince; idarenin bütün eylem ve işlemleri yargısal denetime açıktır ve bu noktada, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun sağlanmasındaki en etkin araçlardan birinin de “iptal davaları” olduğu kuşkusuzdur. 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1/a bendine göre; iptal davaları, idare tarafından tesis edilen işlemler nedeniyle menfaatleri ihlal edilen kişiler tarafından anılan işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden hukuka aykırı oldukları iddialarıyla açılan davalardır.

İdari işlemlerde sebep unsuru, idari işlemden önce gelen ve onun dışında yer alan, idareyi bir işlem yapmaya sevkeden hukuki ve fiili etkenlerdir. İptal davalarında, sebep unsuru yönünden hukuki denetim yapılırken idareyi o işlemi yapmaya sevk eden gerekçelerin hukuka uygunluğunun incelemesi yapılmaktadır. Sebep unsurundaki bir sakatlığın işlemi de sakat hale getireceği tartışmasızdır.

Uyuşmazlıkta; üniversitede yardımcı doçent olarak görev yapan ve görev süresinin sona ermesi üzerine, hakkında yürütülen idari soruşturma sonucunda kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılması teklifiyle dosyasının Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderilmesi ve davacı hakkında yürütülen cezai soruşturması gerekçe gösterilerek Rektör oluru ile görev süresinin uzatılmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; dava konusu işlemin gerekçelsini oluşturan basında “akademisyenler bildirisi” olarak yer alan bildirinin ifade hürriyeti kapsamında bulunduğuna dair Anayasa Mahkemesi kararı ile “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı ceza davasının -suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle- Ceza Muhakemeleri Kanun’un 223-2-a maddesi uyarınca beraat ile sonuçlandığı ve beraat kararının kesinleştiği görüldüğünden, oluşan yeni hukuki durum karşısında, dava konusu işlemin gerekçelerinin hukuken ortadan kalktığı ve sebep yönünden hukuka aykırı hale geldiği anlaşılmaktadır.”

10- Danıştay 8. Dairesinin 11.03.2022 tarih ve E:2018/3455, K:2022/1605 sayılı kararında;

Güneş Enerjisi Teknolojisi Ana Bilim Dalında yardımcı doçent olarak görev yapan davacının, 31.03.2016 tarihli Rektörlük onayı ile 07.03.2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ilişiğinin kesilmesine ilişkin Enstitü Müdürlüğünün işleminin iptali istemiyle açılan davada, ulusal hakemli dergilerde yayınlanmış bir adet makalesinin olması şartını yerine getirmediğinden bahisle yerinde olduğuna karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;

“Olayda; …Üniversitesi Güneş Enerjisi Teknolojisi Ana Bilim Dalında ilan edilen yardımcı doçent kadrosuna, 2547 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca 07.03.2013 tarihinde 3 yıl süre ile atanan davacı, görev süresinin bitmesinden önce 29.01.2016 tarihinde yeniden atanma isteminde bulunmuştur. Bunun üzerine belirlenen üç jüri üyesinden ikisi tarafından, davacının, atanmış olduğu son üç yıllık dönem içerisinde, … Üniversitesi Akademik Yükselme ve Atama Kriterleri’nde yer alan makale kriterini taşımaması nedeniyle yeniden yardımcı doçent olarak atanmasının uygun olmadığı belirtilmiştir. Bir jüri üyesi tarafından ise, … Üniversitesi Akademik Yükselme ve Atama Kriterlerinin tam olarak anlaşılamadığı, yeniden düzenlenmesi gerektiği, davacının doktora sonrası yayınlamış olduğu bir adet yayınının mevcut olduğu, yeniden yapılan atamalarda ilk atamada dahil olmak üzere, bir adet yayın yapmak yeterli ise, puanları da dikkate alındığında, yeniden atanmasında sakınca görülmediği belirtilmiştir. Güneş Enerjisi Enstitüsü Yönetim Kurulu ise 14.03.2016 tarih ve 10/1 sayılı kararı ile … Üniversitesi Akademik Yükselme ve Atama Kriterlerine aykırı olarak, davacının yeniden atanması için puan ve makale yayınlama koşulunu bir arada sağlamaması nedeniyle üçe karşı iki oyla yeniden atanmasını uygun bulmamıştır. Rektörlüğün 31.03.2016 olur tarihli işlemi ile davacının yeniden atanmasına esas olmak üzere düzenlenen Enstitüsü Yönetim Kurulunun 14.03.2016 tarih ve 10/1 sayılı kararı ile görev süresinin uzatılmamasına karar verildiği belirtilerek, 07.03.2016 tarihi itibarıyla ilişiğinin kesilmesine karar verilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.

… Üniversitesi Senatosunun …tarih ve …sayılı kararıyla kabul edilen ve Yükseköğretim Genel Kurulunun 14.07.2015 tarihli kararıyla onaylanan … Üniversitesi Akademik Yükselme ve Atama Kriterlerinin ”Yardımcı Doçentlik Başvurusu” başlığını taşıyan 3. kısımda, yardımcı doçentliğe ilişkin kriterler belirlenmiştir. Bu kısmın 1. maddesinde; ”Başvurularda Üniversitemizin hazırladığı ilgili ölçütlerden (Ek- 1) toplanması gereken taban puan 75’tir. Yardımcı doçentlik için yeniden yapılacak başvurularda, dolan atama dönemi içinde en az ek 45 puan toplanması gerekir. Ayrıca bu puanlar kapsamında; yardımcı doçentlik başvurularında, ilk atama için adayın doktora veya tıpta uzmanlık tezinden veya sanatta yeterlilik etkinliklerinden gerçekleştirilmiş veyahut da bunların dışında hazırlanmış bir ve Üniversitelerarası Kurulca konulan ilgili alanda en son tarihli doçentlik ölçütlerinde belirtilen kurallara uygun en az bir çalışma yapılması gerekir.” kuralı; 2. maddesinde;

”Yeniden yapılacak atamalarda Üniversitelerarası Kurulca ilgili alanda doçentlik başvurusu için belirlenen en son tarihli ölçütlere uygun en az bir veya uluslararası ya da ulusal hakemli dergilerde yayınlanmış bir adet makalesinin olması gerekir.” kuralı yer almıştır.

2547 sayılı Kanun gereği, üniversiteler, yardımcı doçentlik kadrosuna atama için 2547 sayılı Kanunda aranan asgari koşulların yanında, Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte ek koşullar belirleyebilirler.

Uyuşmazlıkta, davacının yeniden yardımcı doçent kadrosuna atanma istemiyle yaptığı başvuru üzerine, Yükseköğretim Genel Kurulunun 14.07.2015 tarihli kararıyla onaylanan … Üniversitesi Akademik Yükselme ve Atama Kriterlerinin, yardımcı doçentlik başvurularında yer alan şartlar dikkate alınması suretiyle değerlendirme yapılmıştır. Davacının, üç yıllık ilk atama dönemi içerisinde, akademik puan şartını yerine getirmesine karşın, makale şartını yerine getirmediği anlaşılmıştır.

Bu bakımdan; … Üniversitesi Akademik Yükselme ve Atama Kriterlerinin lafzi ve amaçsal yorumu gereği, davacının sona eren üç yıllık atama dönemi içerisinde, Üniversitelerarası Kurulca ilgili alanda doçentlik başvurusu için belirlenen en son tarihli ölçütlere uygun en az bir veya uluslararası ya da ulusal hakemli dergilerde yayınlanmış bir adet makalesinin olması şartını yerine getirmediğinden, ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemin hukuka ve akademik hizmet gereklerine uygun olduğu sonucuna varılmıştır.”

Sonuç

Doçentlik başvuruları ve doçentlik başvurusunun reddi kararına itiraz konusunda yazmış olduğumuz bu örnek makale, konu ile ilgili tüm yönleri barındırmaktadır. Ata Hukuk idare hukuku konusunda uzman ve deneyimli bir kadro ile çalışmakta olup, uzman idare avukatları tarafından dava takibi yapılmaktadır.

Edat Yücel Seyhan

2003-2007 yılları arasında Kamu İhale Kurumu uzmanlığı, 2007-2011 yılları arası Ankara İdare Mahkemesi üyeliği, 2011-2016 yılları arası Danıştay 13. Daire üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Birisi Kamu İhale Hukuku alanında olmak üzere iki adet ortak kitap çalışması, çoğu ihale hukuku alanında olmak üzere çok sayıda makale çalışması bulunmaktadır.

All stories by:Edat Yücel Seyhan

Leave a Reply