İhale Hukukunda Tazminat: Hak Arama Süreçleri ve Danıştay Kararları

ihale hukukunda tazminat

İhale Hukukunda Tazminat: Hak Arama Süreçleri ve Danıştay Kararları

İhale Hukukunda Tazminat: Hak Arama Süreçleri ve Danıştay Kararları 700 465 Edat Yücel Seyhan

İhale süreçlerinde idarenin hatalı işlemleri veya hukuka aykırı kararları, istekliler için maddi zararlara neden olabilir. Bu gibi durumlarda, ihale hukukunda tazminat talepleri gündeme gelir. Danıştay 13. Dairesi’nin 27 Ekim 2022 tarihli ve E:2016/413, K:2022/3899 sayılı kararında, ihale hukukunda tazminat talep edilebilmesi için idarenin kusurunun varlığı ve zararla illiyet bağının kurulması gerektiği vurgulanmıştır. Karar, ihale hukuku kapsamında zarar gören tarafların tazminat haklarını arama yollarına ışık tutmaktadır.

İhale Hukukunda Tazminat: Hak Arama Süreçleri ve Danıştay Kararları

İHALE HUKUKUNDA TAZMİNAT Danıştay 13. Dairesinin 27.10.2022 tarih ve E:2016/413, K:2022/3899 sayılı kararında;

Anayasa’nın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanan hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hâllerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İptal ve Tam Yargı Davaları” başlıklı 12. maddesinde, “İlgililer haklarını ihlâl eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması hâlinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu hâlde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.” kuralına yer verilmiştir.

İdare hukukunun bilinen ilkeleri arasında yer alan ve idarenin malî sorumluluğunun türlerinden birisi olan kusurlu sorumluluk, hizmet kusuru kavramı ile açıklanmaktadır. Buradaki kusur kavramı ise özel hukuktaki kast, ihmal, dikkatsizlik gibi öznel unsurlar ile tanımlanmamakta, idare tarafından yürütülen bir hizmetin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işletilmesindeki bozukluk ve aksaklık şeklinde nesnel bir tanımlama yapılarak, (kişiselleştirilebilen bir kusurun varlığı aranmaksızın) hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi gibi hâllerden doğan zararların tazmininde idarenin kusurlu sorumluluğu ilke ve esasları uygulanmaktadır.

Bu bağlamda, bir olayda idarenin kusurlu sorumluluğundan bahsedilebilmesi için, öncelikle ortada hizmet kusuru teşkil eden bir durumun varlığı gerekmektedir. İdarî işlemlerden doğan zararların tazmin edilmesi amacıyla açılan tam yargı davalarında, idarî işlemin hukuka aykırı olması ve bundan dolayı idarî yargı yerince iptal edilmesi, idarenin hizmet kusurunun varlığını ortaya koymaktadır. Ancak hizmet kusurunun bulunması yeterli olmayıp, genel sorumluluk koşullarının da somut olayda gerçekleşmiş olması aranmaktadır. Bu koşullar ise, idarî bir işlem ya da idareden sadır olan ihmalî veya icraî bir eylemin varlığı, tazmin isteminde bulunanın maddî veya manevî bir zararının bulunması ve söz konusu zararın idarenin işlem veya eyleminin bir sonucu olması, yani zarar ile idarî davranış arasında kurulabilen bir illiyet bağının mevcudiyetidir.

Temyize konu Mahkeme kararında, davacı şirket tarafından ihale kazanılsaydı kazanacağı kâr, muhtemel zarar olmakla birlikte, iki şirket arasındaki ihalede verilen teklife ilişkin farkın somut zarar olduğuna yer verilmiş ise de, her işletmenin yapısının ve maliyetlerinin farklı olduğu, kârlılık ve kârlılığını etkileyen faktörlerin aynı olmasının beklenemeyeceği dolayısıyla davacı şirket ve …şirketi tarafından verilen teklifler arasındaki bedel farkının gerçekleşen zarar olarak kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan, idare hukukuna hakim ilkelerden idarenin malî sorumluluğunun koşullarından birisi olan zararın, gerçekleşmiş, kesin ve belirli bir zarar niteliğinde olması gerektiğinden ve henüz doğmamış ve doğması muhtemel zararlar ile doğmuş olması kuvvetle muhtemel olmakla birlikte belli bir miktar olarak ispatlanamayan zararların idare tarafından tazminine karar verilemeyeceğinden, Mahkeme tarafından ancak somut olarak ispatlanabilir gerçek zararın tazminine hükmedilebileceği açıktır.

Bu itibarla, dava konusu işlemin iptaline, davacının tazminat isteminin kabulü ile 40.000,00-TL tazminatın 20/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmamaktadır.

Sonuç

İhale hukukunda tazminat talepleri, hak kayıplarının giderilmesi açısından önemli bir mekanizmadır. İstekliler, hukuki süreçlerde profesyonel bir ihale avukatından destek alarak zararlarını tazmin edebilir ve haklarını koruyabilir. Bu yaklaşım, hem adaletin tesis edilmesine hem de hukuki sürecin etkin yönetimine katkı sağlar.

Edat Yücel Seyhan

2003-2007 yılları arasında Kamu İhale Kurumu uzmanlığı, 2007-2011 yılları arası Ankara İdare Mahkemesi üyeliği, 2011-2016 yılları arası Danıştay 13. Daire üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Birisi Kamu İhale Hukuku alanında olmak üzere iki adet ortak kitap çalışması, çoğu ihale hukuku alanında olmak üzere çok sayıda makale çalışması bulunmaktadır.

All stories by:Edat Yücel Seyhan

Leave a Reply

      error: Content is protected !!