Memur disiplin cezaları, kamu görevlilerinin görev ve sorumluluklarını yerine getirirken kanun ve yönetmeliklere aykırı davranışlarda bulunmaları durumunda karşılaştıkları yaptırımları ifade eder. Bu cezalar, kamu hizmetlerinin düzenli, verimli ve disiplinli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla uygulanır. Uyarma cezasından devlet memurluğundan çıkarma cezasına kadar uzanan bu disiplin cezaları, memurun görevine devam etme durumu ve kariyerine etkileri açısından farklılık gösterir. Uyarma ve kınama gibi hafif cezalar, memura görevini dikkatle yerine getirmesi için bir uyarı niteliği taşırken, kademe ilerlemesinin durdurulması veya aylıktan kesme cezaları, memurun maddi ve kariyer haklarını doğrudan etkiler. En ağır yaptırım olan devlet memurluğundan çıkarma cezası ise, memurun kamu hizmetinden tamamen men edilmesi anlamına gelir. Danıştay’ın konuya ilişkin verdiği kararlar ise bu cezaların uygulanmasında önemli bir rehber niteliği taşımaktadır.
Disiplin Cezaları Neden Verilir?
Kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve yönetmeliklerin Devlet memuru olarak emrettiği ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddede sıralanan disiplin cezalarından birisi verilir.
Disiplin Cezaları Nelerdir?
657 sayılı Kanunun 125. Maddesine göre; uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezası verilir.
Uyarma Cezası
Uyarma cezası nedir ve hangi hallerde verilir?
Uyarma; Memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.
Uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
- Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak,
- Özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terketmek,
- Kurumca belirlenen tasarruf tedbirlerine riayet etmemek,
- Usulsüz müracaat veya şikayette bulunmak,
- Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak,
- Görevine veya iş sahiplerine karşı kayıtsızlık göstermek veya ilgisiz kalmak,
- Belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak,
- Görevin işbirliği içinde yapılması ilkesine aykırı davranışlarda bulunmak.
Kınama Cezası
Kınama Cezası Nedir ve Hangi Hallerde Verilir?
Kınama; Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
- Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kusurlu davranmak,
- Eşlerinin, reşit olmayan veya mahcur olan çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyetlerini belirlenen sürede kurumuna bildirmemek,
- Görev sırasında amire hal ve hareketi ile saygısız davranmak,
- Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,
- Devlete ait resmi araç, gereç ve benzeri eşyayı özel işlerinde kullanmak,
- Devlete ait resmî belge, araç, gereç ve benzeri eşyayı kaybetmek,
- İş arkadaşlarına, maiyetindeki personele ve iş sahiplerine kötü muamelede bulunmak,
- İş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya hareketle sataşmak,
- Görev mahallinde genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunmak ve bu tür yazı yazmak, işaret, resim ve benzeri şekiller çizmek ve yapmak,
- Verilen emirlere itiraz etmek,
- Borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak,
- Kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak.
- Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek.
Aylıktan Kesme Cezası
Aylıktan Kesme Cezası Nedir ve Hangi Hallerde Verilir?
Aylıktan kesme; Memurun, brüt aylığından 1/30 – 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.
Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
- Kasıtlı olarak; verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak,
- Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek,
- Devlete ait resmi belge, araç, gereç ve benzerlerini özel menfaat sağlamak için kullanmak,
- Görevle ilgili konularda yükümlü olduğu kişilere yalan ve yanlış beyanda bulunmak,
- Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek,
- Görev yeri sınırları içerisinde her hangi bir yerin toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz olarak kullanılmasına yardımcı olmak,
- Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak.
Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezası
Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezası Nedir ve Hangi Hallerde Verilir?
Kademe ilerlemesinin durdurulması; Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1 – 3 yıl durdurulmasıdır.
Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
- Göreve sarhoş gelmek, görev yerinde alkollü içki içmek,
- Özürsüz ve kesintisiz 3 – 9 gün göreve gelmemek,
- Görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak,
- Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak,
- Görev yeri sınırları içinde herhangi bir yeri toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz kullanmak veya kullandırmak,
- Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek,
- Ticaret yapmak veya Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak,
- Görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı yapmak, kişilerin yarar veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak,
- Belirlenen durum ve sürelerde mal bildiriminde bulunmamak,
- Açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak,
- Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek,
- Diplomatik statüsünden yararlanmak suretiyle yurt dışında, haklı bir sebep göstermeksizin ödeme kabiliyetinin üstünde borçlanmak ve borçlarını ödemedeki tutum ve davranışlarıyla Devlet itibarını zedelemek veya zorunlu bir sebebe dayanmaksızın borcunu ödemeden yurda dönmek,
- Verilen görev ve emirleri kasten yapmamak,
- Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Nedir ve Hangi Hallerde Verilir?
Devlet memurluğundan çıkarma; Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.
Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
- İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak,
- Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek,
- Siyasi partiye girmek,
- Özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek,
- Savaş, olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin konularda amirlerin verdiği görevveya emirleri yapmamak,
- Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak,
- Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,
- Yetki almadan gizli bilgileri açıklamak,
- Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek,
- Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak,
- 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek.
- Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak.
İşlenen Fiile Göre Daha Hafif Ceza Verilebilir mi?
Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir.
Sayılan Bu Haller Dışında Bir Fiil İşleyene Nasıl Ceza Verilir?
Yukarıda sayılan ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer eylemlerde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verilir.
Yükselebileceği Derecenin Son Kademesinde Olanlara Kademe İlerlemesi Cezası Nasıl Verilir?
Öğrenim durumları nedeniyle yükselebilecekleri kadroların son kademelerinde bulunan Devlet memurlarının, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının verilmesini gerektiren hallerde, brüt aylıklarının ¼’ü – ½’si kesilir ve tekerrüründe görevlerine son verilir.
Disiplin Cezası Vermeye Yetkili Amir ve Kurullar Nelerdir?
Uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından; kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde Valiler tarafından verilir.
Devlet memurluğundan çıkarma cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verilir.
Disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder. Ret halinde atamaya yetkili amirler 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttirler.
Disiplin Cezası Vermede Zamanaşımı Ne Kadardır?
657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinde sayılan fiil ve halleri işleyenler hakkında, bu fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren;
- Uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında bir ay içinde disiplin soruşturmasına,
- Memurluktan çıkarma cezasında altı ay içinde disiplin kovuşturmasına,
Başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar.
Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.
Disiplin Cezalarında Karar Verme Süresi Ne Kadardır?
Disiplin amirleri uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarını soruşturmanın tamamlandığı günden itibaren 15 gün içinde vermek zorundadırlar.
Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren hallerde soruşturma dosyası, kararını bildirmek üzere yetkili disiplin kuruluna 15 gün içinde tevdi edilir. Disiplin kurulu, dosyayı aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde soruşturma evrakına göre kararını bildirir.
Memurluktan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kuruluna tevdiinden itibaren azami altı ay içinde bu kurulca, karara bağlanır.
Savunma Alınmadan Disiplin Cezası Verilebilir mi?
Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez.
Soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan memur, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.
Cezai Soruşturma/kovuşturma İle Disiplin Soruşturmasının Bir Arada Yürütülmesi Mümkün müdür?
Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez.
Memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz.
Disiplin Cezası Alanlar Hangi Görevlere Atanamazlar?
Aylıktan kesme cezası ile tecziye edilenler 5 yıl, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziye edilenler 10 yıl boyunca daire başkanı kadrolarına, daire başkanı kadrosunun dengi ve daha üstü kadrolara, bölge ve il teşkilatlarının en üst yönetici kadrolarına, düzenleyici ve denetleyici kurumların başkanlık ve üyeliklerine, vali ve büyükelçi kadrolarına atanamazlar.
Disiplin Cezalarının Bir Süre Sonra Özlük Dosyasından Silinmesi Mümkün müdür?
Disiplin cezaları memurun özlük dosyasına işlenir. Devlet memurluğundan çıkarma cezasından başka bir disiplin cezasına çarptırılmış olan memur uyarma ve kınama cezalarının uygulanmasından 5 sene, diğer cezaların uygulanmasından 10 sene sonra atamaya yetkili amire başvurarak, verilmiş olan cezalarının özlük dosyasından silinmesini isteyebilir.
Memurun, yukarıda yazılan süreler içerisindeki davranışları, bu isteğini haklı kılacak nitelikte görülürse, isteğinin yerine getirilmesine karar verilerek bu karar özlük dosyasına işlenir.
Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının özlük dosyasından çıkarılmasında disiplin kurulunun mütalaası alındıktan özlük dosyasından çıkarılıp çıkarılmamasına karar verilir.
Disiplin Cezalarına İdari İtiraz Mümkün müdür?
Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir.
İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir.
İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını vermek zorundadır.
İtirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler.
Disiplin Cezalarına Nerede ve Kaç Gün İçinde Dava Açılabilir?
2577 sayılı Kanunun 32. Maddesine göre, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.
2577 sayılı Kanunun 7. Maddesine göre dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde altmış gündür.
Memur Disiplin Cezaları Danıştay Kararları
1-Danıştay 2. Dairesinin 02.06.2022 tarihli ve E:2021/19209, K:2022/3270 sayılı kararında, disiplin cezası bulunmayan davacının daire başkanlığı görevinden alınarak uzman kadrosuna atanmasına işlemde hukuka uygunluk bulunmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Uyuşmazlık konusu olayda, davacının geçmiş hizmetlerinin değerlendirilmesinden, kariyer ve liyakat ilkelerine uygun olarak daire başkanlığına atandığı, daire başkanı olarak görev yaptığı süre zarfında, söz konusu göreviyle ilgili hakkında hiçbir adli ve idari soruşturma açılmadığı gibi disiplin cezası da almadığı ve görevinde başarısız veya yetersiz olduğu yönünde nesnel ve hukuken kabul edilebilir bilgi ve belgenin dosyada bulunmadığı görülmektedir.
Bu durumda, davacının görevinden alınmasını gerektirecek somut bir tespitin davalı idarece sunulamaması karşısında, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak davacının daire başkanlığı görevinden alınarak, milli eğitim uzmanı olarak atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık; davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik davacının istinaf başvurusunun reddine dair Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince verilen kararda ise hukuki isabet görülmemiştir.”
2- Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 21.06.2021 tarih ve E:2021/816, K:2021/1254 sayılı kararında, uyarma cezasına yapılan itiraz üzerine cezanın kaldırıldığı ifadelerine yer verilmiş olup, kararda ki ifadeler şu şekildedir;
“13/01/2011 tarihinde, görevin işbirliği içinde yapılmasına, resmi sıfatların gerektirdiği vakara ve özellikle bir yöneticinin sorumluluk anlayışına aykırı, verilen emirlere dayanaktan yoksun itiraz nitelikli davranışlarda bulunması nedeniyle fiili kınama cezasını gerektirmekte ise de uyarma cezası ile tecziyesine karar verilmiştir.
Davacının itirazı üzerine 22/03/2011 tarihinde, söz konusu hususlarda yeterli belge bulunmadığı kanaatine varılarak uyarma cezası kaldırılmış, aynı kararda, davacının amiri ile yoğun temposunun gerektirdiği iletişimi kurmayarak üstünü yeterince bilgilendirmemesi nedeniyle bilgi paylaşımında azami dikkat ve özeni göstermesi konusunda sözlü olarak uyarılmasına karar verilmiştir.”
3- Danıştay 12. Dairesinin 31.03.2021 tarihli ve E:2018/1405, K:2021/1787 sayılı kararında, sendikal eyleme destek olmak amacıyla gerçekleşen göreve gelmeme eylemi nedeniyle 1/30 oranında maaş kesimi cezası verilmesinde, bu fiilin sendikal faaliyet kapsamında bir fiil olarak kabulü gerekeceğinden, özürsüz olarak göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyeceğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi, … Anadolu Lisesi’nde öğretmen olarak görev yapan davacının, …’in, insanca yaşam, güvenceli iş ve gelecek ve demokratik Türkiye talebiyle 4-5 Haziran 2013 tarihlerinde iş bırakma eylemi yapılmasına ilişkin olarak aldığı karar doğrultusunda, sendika üyesi olmamasına rağmen, öğretmen arkadaşlarına destek olmak amacıyla iş bırakma eylemine katılarak, 05.06.2013 tarihinde okuldaki görevine gitmediği, iş bırakma eylemine katılan öğretmenler hakkında yapılan soruşturma sonucunda, sendika üyesi olan öğretmenlere, eylemlerinin sendikal faaliyet kapsamında olduğu gerekçesiyle disiplin cezası uygulanmadığı, eylem tarihinde sendika üyesi olmayan davacının ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/C-(b) maddesi uyarınca “1/30 oranında aylıktan kesme” cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 15/09/2009 tarihli Kaya ve Seyhan – Türkiye kararında; …-Sen üyesi öğretmenlere, 11/12/2003 tarihinde …’in çağrısına uyarak, parlamentoda tartışılmakta olan kamu yönetimi kanun tasarısını protesto etmek üzere düzenlenen bir günlük ulusal eyleme katılmaları nedeniyle 11/12/2003 tarihinde göreve gelmedikleri için uyarma cezası verilmesinin, her ne kadar bu ceza çok küçük olsa da, sendika üyelerinin çıkarlarını korumak için meşru grev ya da eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir nitelik taşıdığı, öğretmenlere verilen disiplin cezasının “acil bir sosyal ihtiyaca” tekabül etmediği ve bu nedenle “demokratik bir toplumda gerekli” olmadığı sonucuna varmış, bunun sonucu olarak, bu davada, başvuranların AİHS’nin 11. maddesi anlamında gösteri yapma özgürlüğünü etkili bir şekilde kullanma haklarının orantısız olarak çiğnendiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 17/07/2008 tarihli Urcan ve diğerleri-Türkiye kararında ise; Eğitim-Sen Sendikasının aldığı karar doğrultusunda, kamuda çalışan eğitimcilerinin koşullarının iyileştirilmesi adına bir günlük ulusal greve katılmaları nedeniyle kendilerine para cezası verilen ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunan öğretmenlerden birinin olayın meydana geldiği dönemde …-Sen Sendikasına üyesi olmadığına ve mağdur sıfatının bulunmadığına ilişkin itiraz reddedilerek, tüm başvuranlar için uygulanan yaptırımların “demokratik bir toplum için gerekli olmadığı”, bu durumda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Bakılan davada, davacının, …’in aldığı karar uyarınca, sendikal eyleme destek olmak amacıyla gerçekleşen göreve gelmeme eyleminin sendikal faaliyet kapsamında bir fiil olarak kabulü gerekeceğinden, özürsüz olarak göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyecek olan fiili nedeniyle davacıya 657 sayılı Kanun’un 125/C-(b) maddesi uyarınca disiplin cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık ve bu işleme karşı açılan davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.”
4- Danıştay 12. Dairesinin 23.03.2021 tarihli ve E:2021/874, K:2021/1565 sayılı kararında, savunma hakkı kapsamında idari yargı mercii önünde kullanmış olduğu ifadelerin, savunması ve açmış olduğu dava konusu uyuşmazlık ile bağlantılı olduğu, bu suretle disiplin cezasını gerektirir bir durum teşkil etmediğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;”
“… bakılmakta olan davada davacının uyarma cezası ile cezalandırılmasına dayanak olarak gösterilen savunmasında kullandığı ifadelerin, yenilerde göreve başlayan bazı meslektaşlarına yönelik olarak “hiçbir bilgi birikimi ve tecrübesi olmayan gençler” şeklindeki ifadelerden ibaret olduğunun görüldüğü, bu durumda, davacının savunma hakkı kapsamında idari yargı mercii önünde kullanmış olduğu ifadelerin, savunması ve açmış olduğu dava konusu uyuşmazlık ile bağlantılı olduğu, bu suretle disiplin cezasını gerektirir bir durum teşkil etmediği anlaşıldığından, davacının uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle anılan işlemin iptaline karar verilmiştir.”
5- Danıştay 12. Dairesinin 16.11.2020 tarihli ve E:2020/2774, K:2020/3727 sayılı kararında, iyiniyet kurullarına ve hakkaniyete aykırı bir şekilde 16 aydır görevli olduğu yerde yalnızca 50 gün görev yapması ve bunun dışındaki zamanını raporlu olarak görev yeri dışında geçirmesi ile davacıya isnad edilen fiilin sübuta erdiği sonucuna ulaşıldığından davacıya verilen devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“dava konusu olayda, davacının almış olduğu 2006-2007 yıllarına ait 13 adet istirahat raporunun, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunca, hakem hastane sıfatıyla yapılan incelemesi neticesinde, Şanlıurfa Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Hastanesi uzman hekimi Op.Dr. … tarafından verilen 06.01.2006 tarihli 20 günlük istirahat raporunun tıbba aykırı olduğu, Şanlıurfa Balıklıgöl Devlet Hastanesi fizik tedavi uzmanı … tarafından 31.01.2007 tarihinden itibaren verilen 10 günlük istirahat raporunun usul ve fenne aykırı olduğu, Şanlıurfa Devlet Hastanesi ortopedi uzmanı Op.Dr. … tarafından 09.02.2007 ile 27.02.2007 tarihleri arasında serviste yatmadığı halde yatmış gibi gösterilerek 27.02.2007 tarihinden itibaren verilen 30 günlük istirahat raporunun usul ve fenne aykırı olduğu, Gaziantep 25 Aralık Devlet Hastanesi beyin cerrahi uzmanı Op.Dr. … tarafından ikinci kez 26.04.2007 tarihinden itibaren verilen 60 günlük istirahat raporunun usul ve fenne aykırı olduğu ve Van Devlet Hastanesi ortopedi uzmanı Op.Dr. … tarafından 22.08.2006 tarihinde verilen 60 günlük istirahat raporunun fenne aykırı olduğunun belirlendiği, davacının ardarda istirahat raporu almayı alışkanlık haline getirmesi ve mesai arkadaşlarına kötü örnek teşkil etmesi nedeniyle kaymakam tarafından 30.06.2006 tarihinde uyarma cezası ile cezalandırıldığı, daha sonra Şanlıurfa Valiliği’nin … tarihli ve … sayılı yazılarına istinaden, raporlu olduğu ve istirahat etmesi gerektiği dönemde kanunsuz gösteri yürüyüşüne katılmış olması nedeniyle Gümüşova Kaymakamlığınca yapılan soruşturma sonucunda da 11.10.2006 tarihinde kınama cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmakla; davacının, usul ve fenne aykırılığı hakem hastane tarafından yapılan değerlendirmeyle ortaya konulan sağlık raporlarına istinaden iyiniyet kurullarına ve hakkaniyete aykırı bir şekilde 16 aydır görevli olduğu yerde yalnızca 50 gün görev yapması ve bunun dışındaki zamanını raporlu olarak görev yeri dışında geçirmesi ile davacıya isnad edilen fiilin sübuta erdiği sonucuna ulaşıldığı, bu durumda, davacının 657 sayılı Kanun’un 125/E-(d) maddesi kapsamında yukarıda anılan usul ve fenne aykırı raporları kullanmak suretiyle disiplin suçu teşkil eden özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek eylemi nedeniyle Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.”
6- Danıştay 12. Dairesinin 09.11.2020 tarihli ve E:2019/1945, K:2020/3568 sayılı kararında, davacı ile arasında husumet bulunan kişinin disiplin kurulunda yer almasının disiplin hukuku ilkelerine aykırılık teşkil ettiğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nde başmüfettiş olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (n) alt bendi uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerektiği, ancak yükselebileceği kadronun son kademesinde bulunması nedeniyle anılan cezanın brüt aylığından 1/2 oranında kesinti yapılmak suretiyle uygulanmasına ilişkin 13/08/2013 tarihli ve 18 sayılı Disiplin Kurulu kararı ile bu kararın onaylanmasına ilişkin 16/08/2013 tarihli ve 547/9 sayılı Yönetim Kurulu kararının iptaline ve bu işlem nedeniyle maaşından yapılan 2.764,86 TL kesintinin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: İdare mahkemesince, Danıştay Onikinci Dairesinin 18/12/2017 tarihli ve E: 2014/9573, K: 2017/7008 sayılı bozma kararına uyularak; Davacı hakkında yapılan soruşturmadan yaklaşık iki yıl önce, davacı ile disiplin kurulu üyesi … arasında husumet bulunduğu ve …’in şikayeti üzerine davacının, 19.04.2011 tarihli ve 11847 sayılı işlem ile uyarma cezası ile cezalandırıldığı anlaşıldığından, davacıyla aralarında husumet bulunan kişinin aynı zamanda Disiplin Kurulu üyesi olarak davacı hakkında kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını veren kişi olmasının, objektif ve tarafsız değerlendirmeyi olumsuz yönde etkileyeceği açık olup, yukarıda belirtilen disiplin hukuku ilkelerine aykırılık teşkil eden dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline, işlem nedeniyle davacının maaşından yapılan 2.764,86 TL kesintinin, dava tarihinden (27/09/2013) itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.”
7- Danıştay 12. Dairesinin 12.10.2020 tarihli ve E:2018/2282, K:2020/3141 sayılı kararında, davacıya atfedilen suçun “uyarma” cezası kapsamında kaldığı, “aylıktan kesme cezası” verilmesinin “ceza hukukuna özgü “tipiklik” şartını sağlamadığından iptal edilmesi gerektiğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Disiplin cezaları, kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine karşı düzenlenen idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılabilmek gibi ağır sonuçlara neden olabilen disiplin cezaları, ağırlığı ve önemi sebebiyle Anayasa’nın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin kurallara tabi tutulmuşlardır.
“Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi uyarınca, ceza yaptırımına bağlanan her bir fiilin tanımının yapılması ve kanunun ne tür fiilleri suç sayarak yasakladığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtilmesi gerekmektedir. Sözü edilen suç tanımlaması yapıldıktan sonra, suçun karşılığı olan cezanın ve suç sayılan fiili gerçekleştiren kamu görevlisinin hangi disiplin kuralını ihlal ettiğinin açık bir şekilde ortaya konulması da zorunludur. Sözkonusu fiil, mevzuatta öngörülen tanıma uymuyorsa verilen disiplin cezasının hukuka aykırı olacağı açıktır.
Uyuşmazlığa konu olayda dosya kapsamı ve soruşturma raporu içeriğinden, davacıya isnat edilen fiilin, yukarıda aktarılan mevzuat hükmü uyarınca, uyarma cezasını gerektiren haller arasında düzenlenmiş olup, tekerrürü halinde ise bir üst ceza ile cezalandırılabileceği haller yine aynı Kanun maddesinin devamında belirlenmiştir.
Bu durumda, davacıya isnat edilen fiilin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/C-(ı) maddesinde yer alan suç tanımına uymadığı, diğer bir ifadeyle 657 sayılı Kanun’un 125/C-(ı) maddesiyle örtüşmediği ve disiplin hukukunda yer alan “tipiklik” şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, davacının anılan madde uyarınca aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uygunluk, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.”
8- Danıştay 12. Dairesinin 25.04.2017 tarihli ve E:2015/2750, K:2017/1918 sayılı ONAMA kararında, esnafa olan şahsi borcu karşılığında, esnafın belediyeye olan tatil günlerinde çalışma ruhsat harcı borcunu, kamu imkanlarını kullanmaksızın, doğrudan kendi hesabından ödeyerek söz konusu esnafa olan borcunu sonlandırmasının devlet memuruna yakışmayan tutum ve davranış olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Zabıta memuru olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/A-e maddesi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 27/12/2010 tarihli ve 248 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada; Danıştay Onikinci Dairesinin 28.11.2013 tarihli ve E:2012/6189, K:2013/9116 sayılı bozma kararına uyularak, zabıta memuru olarak görev yapmasından ötürü esnaf ile ilişkilerinde dikkatli davranması gerektiği hususunda tereddüt bulunmayan davacının, esnafa olan şahsi borcu karşılığında, esnafın belediyeye olan tatil günlerinde çalışma ruhsat harcı borcunu, kamu imkanlarını kullanmaksızın, doğrudan kendi hesabından ödeyerek söz konusu esnafa olan borcunu sonlandırmasının devlet memuruna yakışmayan tutum ve davranış olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, aksine zabıta olarak görev yapan ve anılan esnafı denetleme görevi bulunan davacının esnafa olan borcunu ödememesi halinin memuriyete yakışmayan bir davranış teşkil edeceği gerçeği karşısında, davacının disiplin suçuna konu teşkil etmeyecek davranışından ötürü hakkında uygulanan disiplin cezasında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda … 1. İdare Mahkemesince verilen … tarihli ve … sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.”
9- Danıştay 12. Dairesinin 01.03.2022 tarihli ve E:2021/7592, K:2022/763 sayılı ONAMA kararında, bağımsız bir soruşturmacı atanmadan disiplin amirince soruşturma yapılması ve daha sonra aynı disiplin amiri tarafından disiplin cezası verilmesinde disiplin hukuku ilkelerine uygunluk bulunmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“… İdare Mahkemesince Danıştay Beşinci Dairesinin … tarih ve E:… K:… sayılı bozma kararına uyularak; disiplin cezası vermeye yetkili amir olan Cumhuriyet Savcısı dışında bağımsız bir soruşturmacı görevlendirilerek disiplin soruşturması yaptırılması gerekirken, bağımsız bir soruşturmacı atanmadan disiplin amirince soruşturma yapılması ve daha sonra aynı disiplin amiri tarafından disiplin cezası verilmesi disiplin hukuku ilkeleri, özellikle objektiflik ve tarafsızlık ilkelerine uygun düşmediğinden, davacının cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.”
10- Danıştay 12. Dairesinin 10.02.2022 tarihli ve E:2021/4380, K:2022/433 sayılı ONAMA kararında, inandırıcı ve somut deliller ortaya konulmaksızın, fiilin sübut bulduğundan bahisle ceza verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir.
“… İdare Mahkemesince, Danıştay Onaltıncı Dairesinin 17/04/2015 tarih ve 2015/8892 Esas, 2015/1827 sayılı bozma kararına uyularak; uyuşmazlıkta, gerek şikayet dilekçesinde gerekse idari soruşturma kapsamında alınan tanık ifadelerinde ilgili icra dairelerinde görev yapan tüm müdür ve müdür yardımcılarının söz konusu fiilleri işlediğine ilişkin bir iddia ileri sürülmediği gibi davacının sözü edilen fiilleri işlediğine ilişkin davacıya yöneltilmiş bir isnat da bulunmadığı, öte yandan, olayla ilgili yürütülen ceza kovuşturmasının duruşma tutanaklarının incelenmesinden ise; idari soruşturmada tanık olarak beyanda bulunan avukatlardan bazılarının, soruşturma sırasında kendilerinin şikayetçi oldukları şahısların isimlerini soruşturmayı yürüten müfettişlere beyan ettiklerini; ancak, müfettişler tarafından söz konusu şahısların isimlerinin belirtilmeyerek genel ifadelerin tutanağa geçirildiğini, davacıyla herhangi bir problem yaşamadıklarını beyan ettikleri, isimleri beyan edilen şahıslar arasında da davacının bulunmadığı, bu durumda, “masumiyet karinesi” ve “şüpheden sanık yararlanır” ilkelerine aykırı olarak, isim belirtilmeyerek alınan genel tanık beyanları dışında, inandırıcı ve somut deliller ortaya konulmaksızın, fiilin sübut bulduğundan bahisle ceza verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.”
11- Danıştay 12. Dairesinin 26.04.2022 tarihli ve E:2021/4921, K:2022/2392 sayılı kararında, disiplin cezalarını vermeye yetkili merciiler tarafından, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fiillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını öğrenmesi sağlanarak savunma yapmasına imkan tanınmasının hukuken zorunlu olduğuna karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Devlet memurlarının ve diğer kamu görevlilerinin görevine son verilmesi sonucunu doğurmayan disiplin cezalarının tesis edilebilmesi için, söz konusu disiplin cezalarını vermeye yetkili merciiler tarafından, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fiillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını öğrenmesi sağlanarak savunma yapmasına imkan tanınmasının hukuken zorunlu olduğu, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmayı gerektiren durumlarda ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 129. maddesinde belirtilen haklarının kullanılmasına imkan verilerek son savunma hakkının tanınması gerektiği, uyuşmazlıkta ise dava konusu disiplin cezasının aylıkta kesme cezası olduğu ve 657 sayılı Kanun’un 130. maddesi gereğince davacının savunmasının alındığı anlaşılmaktadır.”
12- Danıştay 12. Dairesinin 14.03.2022 tarihli ve E:2021/4598, K:2022/1018 sayılı ONAMA kararında, adli soruşturma dosyasıyla ilgili ve soruşturmaya konu şahıslar lehine hangi işlem ve eylemi yaptığı, gizli kalması gereken hangi bilgileri paylaştığı ve bu faaliyetleri karşılığında kendisine nasıl ve hangi çıkarı sağladığı hususunda açık, somut ve her türlü şüpheden uzak kesin bir delilin ortaya konulamadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“ … İdare Mahkemesince; Danıştay Beşinci Dairesinin 23/05/2018 tarihli ve E:2016/10086, K:2018/14470 sayılı bozma kararına uyularak, davacının, … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgüte üye olma” suçlarından yapılan bir adli soruşturma kapsamında soruşturmaya konu, biri avukat olmak üzere bir kaç kişi ile telefonla görüştüğü, bu kişilerin davacıdan soruşturma kapsamında alınan eşyaların ve dosyanın akıbeti hakkında bilgi ve yardım istedikleri, davacının da yardımcı olmaya çalışacağı hususunda beyanda bulunduğu, bu kapsamda şüphelilerin sorgusunun yapılarak serbest bırakılmasına karar veren Sulh Ceza Mahkemesi mübaşirinden bu karara karşı itiraz edilip edilmediğini sorduğu, ancak mübaşirin bu konuda bilgi vermediği, dava dosyasında anılan soruşturma dosyasına ilişkin olarak atılı eylemlere konu olabilecek başka bir somut eylem ve işlemine rastlanılmadığı ve davalı idarece de davacının, yukarıda anılan adli soruşturma dosyasıyla ilgili ve soruşturmaya konu şahıslar lehine hangi işlem ve eylemi yaptığı, gizli kalması gereken hangi bilgileri paylaştığı ve bu faaliyetleri karşılığında kendisine nasıl ve hangi çıkarı sağladığı hususunda açık, somut ve her türlü şüpheden uzak kesin bir delilin ortaya konulamadığı; öte yandan, adli soruşturma kapsamında davacının ve telefon ile görüştüğü şahısların da aralarında bulunduğu bir kısım şahıslar hakkında “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, rüşvet almak ve vermek, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama, suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçlamasıyla … Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyasıyla açılan ceza davasında anılan Mahkemece, … tarih ve … sayılı karar ile davacının da aralarında bulunduğu bir kısım sanıklar hakkında, mahkumiyetlerine yeterli delil olmadığı, “sanıkların diğer sanıkların bazılarını tanıyor olmaları ve aralarında telefon görüşmesi yapmalarının örgüt faaliyetleri çerçevesinde olduğunun belirlenemediği, diğerlerinin suç işlediklerini bildikleri de kanıtlanamadığından, tek başına suç unsurlarının oluşmayacağı açıktır” gerekçesiyle sanıkların üzerilerine atılı tüm suçlardan ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği; davacının, soruşturmaya konu şahıslara, anılan adli soruşturma dosyası kapsamında yarar sağladığı, gizli kalması gereken bilgileri paylaştığı ve görevi ile ilgili kendi lehine çıkar sağladığı, şeklinde atılı eylemlerin açık, somut ve her türlü şüpheden uzak kesin deliller ile ortaya konulmadığı, bu durumda davacının “3 yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası ile tecziye edilmesine, yükselebileceği kadronun son kademesinde bulunması sebebiyle cezanın 1/4 oranında brüt aylıktan kesme cezası olarak uygulanmasına ilişkin … tarih ve … sayılı Mersin Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu işlemi ile dayanağı olan … tarih ve … sayılı Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu kararında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.”
13- Danıştay 12. Dairesinin 03.03.2022 tarihli ve E:2021/6681, K:2022/907 sayılı ONAMA kararında, disiplin hukukunda yer alan “tipiklik” şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Dava konusu istem: İzmir ili, Urla ilçesi … İlköğretim Okulunda müdür olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (c) alt bendi uyarınca 1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de, 1. derecenin son kademesinde bulunması dolayısıyla cezanın 1/4 oranında aylıktan kesme cezası olarak uygulanmasına ilişkin İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Disiplin Kurulunun … tarihli ve … sayılı kararının iptali ve işlem nedeniyle aylığından kesilen tutarın yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince, Danıştay Onikinci Dairesinin 20/02/2019 tarihli ve E:2015/1598, K:2019/1258 sayılı bozma kararına uyularak; davacıya isnat edilen fiilinin soruşturma raporundaki bilgi ve belgelerle sabit olduğu anlaşılmakta ise de, bu fiilin “görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak” fiili kapsamında olmadığı sonucuna varıldığından, bu haliyle davacının fiilinin, anılan Kanun hükmündeki suç tanımına uymadığı ve disiplin hukukunda yer alan “tipiklik” şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.”
14- Danıştay 12. Dairesinin 03.03.2022 tarihli ve E:2021/2392, K:2022/906 sayılı ONAMA kararında, “işe gitmeme” eyleminin, sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Dava konusu istem: İstanbul ili, Tuzla ilçesi, Piri Reis Ortaokulunda öğretmen olarak görev yapan davacının, 09/10/2014 tarihinde mazeretsiz olarak göreve gelmediğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (b) alt bendi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal hakların yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 07/05/2019 tarih ve E.2018/3001, K.2019/2190 sayılı kararına uyularak, davacının göreve gelmeme nedenini oluşturan sendika kararının amacının, İŞİD isimli terör örgütünün saldırılarını kınamak ve Ayn El- Arap (Kobane) kenti ile dayanışma sağlamak olduğu, kamu görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarları ile bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımadığı, bu haliyle “işe gitmeme” eyleminin, sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği açık olup, davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.”
15- Danıştay 12. Dairesinin 02.03.2022 tarihli ve E:2021/2867, K:2022/848 sayılı ONAMA kararında, davacının olayda kasıtlı olarak hareket ettiği yönünde somut bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşıldığından, kasıtlı hareket ettiğinden bahisle davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Dava konusu istem: İstanbul, … PTT Merkez Müdürlüğünde şef olarak görev yapan davacının, … PTT Merkezi posta gişesinde çalıştığı dönemde işlediği ileri sürülen fiilleri nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (a) alt bendi uyarınca “1/30 oranında aylıktan kesme cezası” ile cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince, Danıştay Onikinci Dairesinin 07/11/2017 tarihli ve E:2014/4104, K:2017/5215 sayılı bozma kararına uyularak; soruşturma kapsamında alınan ifadeler ile dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin bir bütün olarak değerlendirilmesinde, davacının Yönetmelik ve tebliğ hükümlerine uygun şekilde kontrol yükümlülüğünü yerine getirmediği, zimmet defterine tarih ve imzaları eksik attığı, usulüne uygun kontrol ve gönderi kabulü yapmayarak idarenin zarara uğramasına sebebiyet verdiği, dolayısıyla davacıya isnat edilen dava konusu disiplin cezasına dayanak fiillerin sübuta erdiği anlaşılmış ise de, … tarih ve … sayılı soruşturma raporunda; söz konusu fiillerin işlenmesinde davacının kamu zararına neden olma ya da başkaca bir kastının bulunduğu hususunun somut olarak ortaya konulamadığı, nitekim raporda; idarenin zarara uğratılmasında soruşturmaya konu PTT personelinin ‘kusurlu’ bulunduğunun belirtildiği görüldüğünden, davacıya isnat edilen fiillerin “Kasıtlı olarak; verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek” kapsamında olmadığı; ancak hakkında isnat edilen fiillerde ihmali nedeniyle kusurlu olduğu sonucuna ulaşıldığı; bu durumda, davacının olayda kasıtlı olarak hareket ettiği yönünde somut bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşıldığından, kasıtlı hareket ettiğinden bahisle davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.”
16- Danıştay 12. Dairesinin 17.03.2022 tarihli ve E:2018/1685, K:2022/1227 sayılı kararında, 657 sayılı Kanunda belirtilen “tekerrür” hükümlerinin nasıl uygulanacağı açıklığa kavuşturulmuş olup, karar şu şekildedir;
“657 sayılı Kanun’da düzenlenen tekerrür müessesesi, bu Kanun’a göre cezalandırılan bir fiil veya halin belli aralıklarla işlendiği durumlarda, cezanın arttırılarak bir derece ağır ceza olarak uygulanması anlamına gelmektedir. Kanun’da yer alan düzenlemeye göre tekerrür nedeniyle bir derece ağır ceza verilebilecek iki durum bulunmaktadır:
Tekerrür kelime olarak tekrarlama, yineleme anlamına gelmekte olup, belli bir suçun veya kabahatin belli aralıklarla işlenmesi halinde cezanın arttırılarak verilmesine neden olan hukuki bir müessesedir. Bir cezanın tekerrür nedeni ile arttırılarak verilebilmesi için önce bir Kanun maddesinin ihlali nedeni ile bir ceza verilmesi, bu cezanın ilgiliye bildirilmesini müteakip aynı veya benzer fiilin bir daha işlenmesi gerekmektedir.
657 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen ve tekerrür müessesesini düzenleyen maddesinin birinci cümlesinde özel tekerrür, ikinci cümlesinde ise genel tekerrür hali düzenlenmiştir. Buna göre özel tekerrür halinin oluşabilmesi için önceki fiil ile sonraki fiilin aynı nitelikte olması gerekmektedir. Burada her iki fiillin de aynı tür cezayı gerektirmesi önemlidir. Genel tekerrür uygulamasında özel tekerrürden farklı olarak aynı cezayı gerektiren ve fakat mahiyeti farklı olan fiilin üçüncü kez işlenmesi şartı aranmaktadır.
Diğer yandan, tekerrür müessesesi ile amaçlanan, uyması gereken düzenleme ve yasaklara uymamakta ısrar eden kamu görevlisinin ağırlaştırılmış ceza ile cezalandırılmasıdır. Bu nedenle, tekerrür hükmünün uygulanabilmesi için, sonraki fiilin, önceki fiille aynı olması, aynı madde hükmüne göre cezalandırılması veya aynı madde hükmüne göre cezalandırılacak eyleminin üçüncü kez tekrarlanması; bununla birlikte sonraki fiili işlediğinde, kamu görevlisinin ilk disiplin cezasını tebliğ almış olması gerekmektedir.
Dava konusu işlem, yukarıda açıklanan tekerrür şartları yönünden incelendiğinde;
Davacı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Doğu Anadolu Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü Bölge Disiplin Kurulunun …tarih ve …sayılı kararıyla, “gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek” fiilini işlediğinden bahisle 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (f) alt bendi uyarınca 1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılmış olup, bu karar davacıya 02/06/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Diğer yandan, davacının iş bu dava konusu edilen disiplin cezasına konu eylemi ise, 05/09/2014 tarihinde gerçekleşmiştir.
Davacının, dava konusu işleme gerekçe olan fiilini işlediği tarihte, tekerrür şartları bakımından, kendisine uygulanmış bir disiplin cezasının olmadığı; diğer bir deyişle olayda genel veya özel tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek koşulların oluşmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, 657 sayılı Kanun’da düzenlenen tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin koşullar oluşmaksızın davacının bir üst ceza olan Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde tekerrür hükümlerinin uygulanması yönünden hukuka uyarlık görülmemiştir.”
17- Danıştay 12. Dairesinin 03.03.2022 tarihli ve E:2021/5355, K:2022/913 sayılı ONAMA kararında, vertigo tanısıyla bir günlük yatak istirahatı uygun görülerek rapor verildiği hususu göz önünde bulundurulduğunda, davacının verilen emir ve görevleri kasten yapmaması şeklinde değerlendirilebilecek bir eyleminin bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Dava konusu istem: Davacı tarafından, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu … Bölge Müdürü olarak görev yaptığı 07/06/2012 tarihinde Kahramanmaraşta düzenlenecek olan seminerde görevlendirilmesine rağmen bu seminere kasıtlı olarak katılmadığından bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (n) alt bendi uyarınca üç yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına, ancak bulunduğu derecenin son kademesinde olması nedeniyle bu cezanın brüt aylığından 1/4 oranında kesinti yapılarak uygulanmasına ilişkin … tarih ve … sayılı Disiplin Kurulu kararına yaptığı itirazın reddine dair Yüksek Disiplin Kurulu’nun … tarihli ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince, Danıştay Onikinci Dairesinin 18/12/2017 tarih ve E:2014/6931, K:2017/7007 sayılı bozma kararına uyularak; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu … Bölge Müdürü olarak görev yaptığı dönemde, … Derneğinin talebi üzerine 07/06/2012 tarihinde Kahramanmaraş’ta düzenlenecek olan “Bilinçli İnternet Kullanımı ve Güvenli İnternet Hizmeti” konulu seminerde sunum yapmak üzere görevlendirilen ve görevine gitmeyen davacının, 13/11/2012 tarihli savunmasında, 07/06/2012 sabahında diş ağrısı nedeniyle doktora gittiğini ve aldığı ilaçlardan ya da başka nedenlerle baş dönmesi ve bulantı belirtileri de başlayınca … Tıp Merkezinde yapılan muayenesinde vertigo tanısı ile bir günlük yatak istirahatı uygun görülerek rapor verildiğini belirttiği, 11/06/2012 tarihinde Diş Hekimi … tarafından düzenlenen belgede davacının 07/06/2012 tarihinde saat 10:30 da muayene edilerek gerekli reçetenin verildiğinin ifade edildiği, soruşturma raporunda sahte olduğu iddia edilen … Tıp Merkezinin … tarih ve … protokol nolu raporu ile davacıya bir günlük yatak istirahatı verildiği ve … Tıp Merkezinin … tarih ve … sayılı yazısında raporun Merkezleri tarafından verildiğinin ve sistemlerinde kayıtlı olduğunun açıklandığı görüldüğünden, davacıya 07/06/2012 tarihinde vertigo tanısıyla bir günlük yatak istirahatı uygun görülerek rapor verildiği hususu göz önünde bulundurulduğunda, davacının verilen emir ve görevleri kasten yapmaması şeklinde değerlendirilebilecek bir eyleminin bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.”
18- Danıştay 12. Dairesinin 17.03.2022 tarihli ve E:2018/1685, K:2022/1227 sayılı kararında, 657 sayılı Kanunda belirtilen “tekerrür” hükümlerinin nasıl uygulanacağı açıklığa kavuşturulmuş olup, karar şu şekildedir;
“657 sayılı Kanun’da düzenlenen tekerrür müessesesi, bu Kanun’a göre cezalandırılan bir fiil veya halin belli aralıklarla işlendiği durumlarda, cezanın arttırılarak bir derece ağır ceza olarak uygulanması anlamına gelmektedir. Kanun’da yer alan düzenlemeye göre tekerrür nedeniyle bir derece ağır ceza verilebilecek iki durum bulunmaktadır:
657 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen ve tekerrür müessesesini düzenleyen maddesinin birinci cümlesinde özel tekerrür, ikinci cümlesinde ise genel tekerrür hali düzenlenmiştir. Buna göre özel tekerrür halinin oluşabilmesi için önceki fiil ile sonraki fiilin aynı nitelikte olması gerekmektedir. Burada her iki fiillin de aynı tür cezayı gerektirmesi önemlidir. Genel tekerrür uygulamasında özel tekerrürden farklı olarak aynı cezayı gerektiren ve fakat mahiyeti farklı olan fiilin üçüncü kez işlenmesi şartı aranmaktadır.
Tekerrür, kelime olarak tekrarlama, yineleme anlamına gelmekte olup, belli bir suçun veya kabahatin belli aralıklarla işlenmesi halinde cezanın arttırılarak verilmesine neden olan hukuki bir müessesedir. Bir cezanın tekerrür nedeni ile arttırılarak verilebilmesi için, önceki tarihte işlenen bir fiil nedeniyle bir ceza verilmesi ve bu cezanın fiili işleyenler tarafından bilinir hale gelmesi, bu cezanın ilgiliye bildirilmesini müteakip, aynı veya benzer fiilin, 657 sayılı Kanunun 125. maddesinde belirtilen süreler içinde bir daha işlenmesi gerekmektedir.
Diğer yandan, tekerrür müessesesi ile amaçlanan, uyması gereken düzenleme ve yasaklara uymamakta ısrar eden kamu görevlisinin ağırlaştırılmış ceza ile cezalandırılmasıdır. Bu nedenle, tekerrür hükmünün uygulanabilmesi için, sonraki fiilin, önceki fiilden ve bu fiil nedeniyle verilmiş olan disiplin cezasının ilgiliye tebliğ tarihinden sonra işlenmiş olması gerekmektedir.
Dava konusu işlem, yukarıda açıklanan tekerrür şartları yönünden incelendiğinde;
Uyuşmazlıkta; davacı hakkında, farklı tarihlerde işlendiği ileri sürülen aynı fiiller nedeniyle iki soruşturma yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Bu soruşturmalardan tekerrüre dayanak alınan “2014-2015 Eğitim Öğretim yılında gerçekleştiği ileri sürülen “amire hakaret” fiili için davacıya 21/10/2015 tarihinde, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verildiği, davacının 22/10/2015 tarihinde eski okulundan ayrıldığı; 18 Ekim – 22 Ekim tarihleri arasında yapılan BİMER şikayetlerine istinaden, “Ekim 2015” tarihinde gerçekleştiği ileri sürülen “amire hakaret” fiili nedeniyle, Valilik tarafından 03/11/2015 tarihli soruşturma onayı verildiği, soruşturma sonucu düzenlenen 24/12/2015 tarihli rapora istinaden “kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası ile cezalandırılması teklifinin uygun bulunduğu, 21/12/2015 tarihinde aynı fiil nedeniyle, aynı cezayı aldığından, tekerrür hükümleri uygulanarak Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen Kanun hükümleri uyarınca, aynı fiil nedeniyle tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, davacının ikinci fiilinin, birinci disiplin cezası tesis edilerek davacıya tebliğ edildikten sonraki bir tarihte gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Oysa uyuşmazlıkta, davacının ikinci fiilinin, birinci fiili nedeniyle disiplin cezası verilmeden ve davacıya henüz tebliğ edilmeden önce gerçekleştiği görüldüğünden, tekerrür hükümlerinin uygulanmasının şartları oluşmamıştır.”
19- Danıştay 12. Dairesinin 18.05.2022 tarihli ve E:2018/1788, K:2022/2707 sayılı kararında, Yüksek Disiplin Kurulunca, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilen ilgiliye 657 sayılı Kanun’un 129. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak son savunma hakkı tanınması gerektiğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“Anayasa’nın 129. maddesinin 2. fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Anılan Anayasa hükmünün gerekçesinde, “yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin cezası uygulamasında ilgiliye isnad olunan hususun bildirilmesi, dinlenilmesi, savunmasını yapma imkanı tanınması bu madde ile güvence altına alınmaktadır” ifadelerine yer verilerek, disiplin cezaları ile ilgili olarak Anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının içeriği belirtilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130. maddesinde diğer cezalar bakımından memura sadece 7 günden az olmamak üzere savunma hakkı tanınmışken memuriyetten çıkarma cezası açısından 129. maddeyle, soruşturma ile ilgili evrakın incelenmesinden veya vekili vasıtasıyla sözlü savunma yapılmasına kadar, 130. maddeden farklı olarak geniş bir savunma hakkı tanınmış bulunmaktadır. Yasa koyucu ilgili açısından en ağır sonuçları doğuran Devlet memurluğundan çıkarma cezasının verilmesinde, bu şekilde bir savunma hakkının tanınmasını memur statüsü açısından önemli bir güvence olarak öngörmüştür.
Anayasa hükmü ve 657 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden; Devlet memurunun veya diğer kamu görevlilerinin görevine son verilmesi sonucunu doğuran disiplin cezalarının verilebilmesi için, söz konusu disiplin cezalarını vermeye yetkili merciiler tarafından, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını öğrenmesi sağlanarak, savunma yapmasına imkan tanınmasının hukuken zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda; Yüksek Disiplin Kurulunca, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilen ilgiliye 657 sayılı Kanun’un 129. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak son savunma hakkı tanınması gerektiği açık olup, uyuşmazlık konusu olayda, hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası teklif edilen davacı hakkında Yüksek Disiplin Kurulunca 657 sayılı Kanun’un 129. maddesine göre son savunması alınmadan tesis edildiği görülen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, bu hususu göz ardı etmek suretiyle işin esasına girerek davanın reddine karar veren İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.”
20- Danıştay 12. Dairesinin 28.03.2022 tarihli ve E:2018/2277, K:2022/1478 sayılı kararında, aynı suç nedeniyle ceza yargılaması da devam ediyor ise resen araştırma ilkesi gereğince ceza dosyasındaki bilgi ve belgelere de bakılarak karar verilmesi gerektiğine karar verilmiş olup, karar şu şekildedir;
“İdare Mahkemesince maddi olayın açıklığa kavuşturulması için yapılacak hukuki denetimin, ceza mahkemesi kararından bağımsız olarak, dava dosyasında bulunan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan soruşturma raporu ile soruşturma raporuna ekli bilgi, belgeler ve alınan ifadeler doğrultusunda yapılması gerekmekle birlikte, re’sen araştırma yetkisi kapsamında, ceza yargılaması sırasında alınan sanık ve tanık ifadeleri, bilirkişi raporları gibi maddi delillerin ve yargılama sonucunda verilen ceza mahkemesi kararı ile bu karardaki tespitlerin kullanılması ve disiplin soruşturma raporu ile ilgili yapılan inceleme neticesinde, disiplin suçuna konu fiil ya da fiillerin sübuta erip ermediğinin tespitine yönelik olarak ilave gerekçe olacak şekilde hükme esas alınması gerektiği de açıktır,
Dosyanın ve UYAP kayıtlarının incelenmesinden; davacıya isnat edilen ve disiplin soruşturmasına konu fiillerin aynı zamanda Türk Ceza Kanunu kapsamında da suç teşkil etmesi nedeniyle davacının “zimmet” suçundan yargılandığı … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile, üzerine atılı zimmet suçunu işlediğine dair cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verilmiş ise de, anılan kararın bozulduğu, bozma kararı uyarınca yapılan yargılamanın … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında devam ettiği ve henüz bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; temyize konu karara esas alınan Ceza Mahkemesi “beraat” kararının bozulmuş olması karşısında, bu ceza yargılaması sonucuna göre yeniden bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiğinden, davacı hakkında beraat kararı verilmiş olduğundan da bahisle, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.”
Sonuç
Memur disiplin cezaları, hem memurun kariyerini hem de kamu hizmetlerinin etkinliğini doğrudan etkileyen önemli yaptırımlardır. Bu cezaların hukuka uygun bir şekilde uygulanması ve haksızlığa uğrayan memurların haklarını koruyabilmesi, disiplin süreçlerinin dikkatli bir şekilde takip edilmesini gerektirir. Özellikle ağır disiplin cezalarıyla karşı karşıya kalan memurların, savunma haklarını en iyi şekilde kullanabilmeleri için uzman bir avukatın desteğine ihtiyaçları olabilir. Bu tür davalar, idare hukuku alanına girdiğinden, disiplin cezalarıyla ilgili süreçlerde deneyimli bir idare avukatına danışmak, memurun haklarını koruma noktasında büyük önem taşır. Danıştay kararlarının da gösterdiği gibi, hukuki süreçlerde profesyonel yardım almak, memurun geleceği açısından kritik bir rol oynayabilir.
Leave a Reply