İhale süreçlerinde, sözleşme imzalandıktan sonra ihalenin iptali, hukuki açıdan önemli bir tartışma konusudur. Bu tür durumlarda idarenin iptal yetkisini kullanabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekmektedir. Danıştay 13. Dairesi’nin 24 Mart 2022 tarihli kararında, sözleşme imzalandıktan sonra ihale iptalinin ancak kamu yararı gerektiren haklı bir sebep gösterilmesi halinde mümkün olabileceği vurgulanmış ve gerekli şartlar sağlanmadığında ihalenin iptal edilemeyeceğine hükmedilmiştir.
SÖZLEŞME İMZALANDIKTAN SONRA İDARECE İHALENİN İPTAL EDİLİP EDİLEMEYECEĞİ HAKKINDA
Danıştay 13. Dairesinin 24.3.2022 tarih ve E:2020/2479, K:2022/1242 sayılı kararında; ihalenin iptali için gerekli olan şartların sağlanmadığı ve kamu yararı açısından haklı bir sebep gösterilmeksizin ihalenin iptal edilmesinin mümkün olmadığına karar verilmiştir.
“Tesis ettiği idarî işlemlerin hukuka uygunluğu asıl olan idarenin, hukuka aykırı olan idari işlemleri geri almak suretiyle hukuka uygunluğu sağlaması, hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucudur. Ancak, idarî işlemleri geri alma yetkisinin, idarî istikrarı sağlayabilmek ve kazanılmış hakları koruyabilmek için belli şartlara bağlı tutulması da hukukî bir zorunluluktur.
Nasıl ki iptal davası açabilmek için gerekli olan süre geçtikten sonra istikrarın korunması pahasına hukuka aykırı işlemlere yapay bir sıhhat tanınarak idare iptal davası tehdidinden kurtuluyorsa bunun aksini düşünmek yani, idare edilenlerin de haklarında yapılmış işlemlerin sınırsız olarak geri alınabileceği tehlikesinden kurtarılması gerekir. Üstelik iptal davası açabilmek için gerekli sürenin “hak düşürücü” niteliği ve taraflarca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği, mahkemece de re’sen araştırılabilmesi, böyle bir sınırlandırmanın kamu düzeni bakımından taşıdığı değeri gösterir. (Prof. Dr. Turgut TAN, İdari İşlemin Geri Alınması, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, s. 116-117)
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun idarî işlemlerin geri alınması şartlarını da belirleyen 22/12/1973 tarih ve E:1968/8, K:1973/14 sayılı kararında da açıklandığı üzere; dava açma süresi içerisinde, hukuka aykırı olan tüm işlemleri geri almaya yetkili olan idarenin, dava açma süresi geçtikten sonra ancak yok hükmündeki idarî işlemleri ile ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı veya hilesine veya açık hataya dayalı işlemlerini, süre şartı aranmaksızın geri alması mümkündür. Zira, bu tür işlemlerin ilgililer lehine hak doğurması mümkün değildir.
Uyuşmazlık konusu olayda, dava açma süresi geçtikten sonra hukuka aykırı olduğu ileri sürülen bir idarî işlemin geri alınması söz konusu olduğundan, geri alınan işlemin, idarece ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı veya hilesi nedeniyle veya açık hataya düşülerek tesis olunup olunmadığı veya yok hükmünde olup olmadığının tespit ve tayini gerekmektedir. Zira, işlem bu nitelikte ise ilgililer lehine hak doğurması mümkün olmadığından, dava açma süresi geçmiş olsa bile geri alınması mümkündür.
“İdari işlemde şekil, öncelikle iradenin açıklanmasının dış dünyaya yansıyan maddî yönünü ifade etmektedir. Bunun yanında, işlemin yapılmasında izlenen yol ve yöntemleri de ifade etmektedir. Şekil, gerek işlemin maddî varlığını ortaya koyması ve ispata yaraması, gerekse onu yapan hukuk öznesinin iradesini, hangi makam, merci tarafından ve nasıl yapıldığını göstermesi bakımından önemli bir unsurdur. Bir işlemin tesisi için kanunda öngörülen biçim ve yöntem kurallarına uyulmamasıyla ortaya çıkan sakatlıklar, şekil yönünden hukuka aykırılık hâlini oluşturacağından işlemin iptaline yol açabilir. Bununla birlikte şekil kurallarına uyulmaması her zaman iptal sebebi değildir. Mesela, imza sahiplerinin ad ve görevlerinin yazılmaması, tarih atılmaması gibi sonuca etkili ve esaslı olmayan (ikincil) sakatlıklar işlemin iptalini gerektirmez.” (Dr. Celâl Işıklar, İdare Hukukunda Yokluk ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Uygulaması – İÜHFM C. 69, S.l -2, s. 805-880, 2011)
11/11/2019 tarihinde gerçekleştirilen ihale davacı şirketler üzerinde bırakılarak taraflar arasında 13/11/2019 tarihinde sözleşme imzalanmış ve 15/11/2019 tarihinde yer teslimi yapılmış olup; … tarih ve … sayılı İhale Komisyonu kararı ile, davalı idarece, ihalenin 4734 sayılı Kanun’un 21. maddesinin (b) bendine göre gerekleştirildiği, ancak ihalenin ivedi yapılmasını gerektirecek doğal afet, salgın hastalıklar veyahut önceden öngörülmeyen bir durum söz konusu olmadığından, ihalenin açık ihale usulü ile yapılması gerektiği ve 4734 sayılı Kanun’un 41. maddesi uyarınca anılan Kanun’un 21. maddesinin (b) ve (c) bendlerine göre gerçekleştirilen ihalelerde 5 gün geçmedikçe sözleşme imzalanamayacağı belirtilmesine rağmen sözleşmenin ihaleden iki gün sonra imzalandığı belirtilerek ihalenin iptaline karar verilmiştir.
İhalelerin hangi usulle gerçekleştirileceği, ihaleyi gerçekleştiren idarece 4734 sayılı Kanun’da belirtilen düzenlemelere göre belirlenmekte olup, ihaleye katılan kişilerin ihale usulünü belirleme konusunda herhangi bir yetkisi bulunmamakta, ancak ihale usulünün mevzuata uygun olarak belirlenmediğinin düşünülmesi hâlinde ilgililerin itiraz etme ve/veya dava açma imkânı bulunmaktadır.
Davalı idarece 4734 sayılı Kanun’da öngörülen ihale usullerinden biri olan pazarlık usulü tercih edilerek ihalenin gerçekleştirildiği, ihale usulünün uygun olmadığı yönünde ilgililerce yapılan herhangi bir itiraz veya açılan bir dava olmadan ihalenin gerçekleştirildiği, sözleşmenin imzalandığı ve yer teslimi gerçekleştirilerek davacının ihale konusu işe başladığı, ihale sonucunun isteklilere bildiriminden itibaren beş gün geçmeden sözleşme imzalanmış olmasının ihalenin iptalini gerektirecek bir aykırılık olmadığı, dolayısıyla “idari işlemin geri alınması” niteliğinde olan ihalenin iptali için gerekli olan şartlardan olan yok hükmünde olduğundan veya ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı ve hilesi nedeniyle ya da idare tarafından açıkça hataya düşülerek işlem tesis edildiğinden bahsedilemeyeceği açıktır.
Bu itibarla, ihalenin iptali için gerekli olan şartların sağlanmadığı ve kamu yararı açısından haklı bir sebep gösterilmeksizin ihalenin iptal edilmesinin, hem sözleşmeye duyulan güveni ifade eden ahde vefa ilkesini hem de idare hukukunun temel prensiplerinden olan idarî istikrar ilkesini zedeleyeceği ve davacıların pasif konumda olduğu hataların sorumluluğunun davacılara yüklenmesinin hakkaniyet ile bağdaşmayacağı göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu işlemde hukuka uygunluk, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında ise hukukî isabet görülmemiştir.”
Sonuç
İhale süreçlerinde yaşanabilecek iptal taleplerinde, özellikle sözleşme imzalandıktan sonra yapılacak işlemler hassasiyetle ele alınmalıdır. İdarenin karşılaşabileceği hukuki risklerin önlenmesi için bir ihale avukatının yönlendirmesi, sürecin güvence altına alınmasını sağlar.
Leave a Reply